MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  türkler,kürtler ve osmanlılar
 

Türkler, Kürtler ve Osmanlılar

19. yüzyıl Osmanlı'sında geleneksel bir KürtKürt sorunu yeniden Türkiye'nin gündeminde. Başbakan Erdoğan Şemdinli'de halka hitap ederken "Türk 'Türküm', Kürt 'Kürdüm', Laz 'lazım', Boşnak 'Boşnağım' diyecek, ama hepimizi birleştiren üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığıdır" dedi. Bu sözlere CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan sert tepki geldi. Tepkiler devam edecek. Edebilir de. Ama bağnazca veya hamasetle değil. Çünkü onyıllar boyunda inkar ettiğimiz Kürt sorununu artık bir şekilde çözmek ve bunun için de mutlaka özgürce tartışmak gerekiyor.

Soru özetle şu: Türkiye'nin Kürt vatandaşları, ülkemiz içinde nasıl konumlandırılacak; bölücülüğe prim vermeyen bir barış ve beraberlik formülü nasıl bulunacak?

Bunun cevabına ışık tutabilecek bir olgu ise, Türklerin ve Kürtlerin Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde asırlar boyu kardeşçe ve hatta tek bir "millet" bilinciyle yaşamış olmaları. Bugüne ilham verebilecek çok önemli bir tecrübe bu. Bu konuda geçtiğimiz yıl Aksiyon dergisinde yayınlanmış bir araştırmamı, konunun önemi ve güncelliği nedeniyle, arşivlerden çıkarmakta yarar gördüm.

NOT: Bu araştırma, "Türk Solu" adlı ırkçı/faşist dergide yer alan, "Kürt sorunu yok, Kürt istilası var!" başlıklı, gözü dönmüş bir Kürt düşmanlığı içinde kaleme alınmış ve tümüyle uydurma bilgilere dayalı "makaleye" de bir cevap niteliğindedir.

 

 


KÜRT SORUNU İÇİN OSMANLI TECRÜBESİ

Binlerce yıldır Ortadoğu"da yaşayan bir halk olan Kürtlerin, Türklerle olan ortak tarihini anlamak için 16. yüzyılın başlarına, Yavuz Sultan Selim devrine uzanmak gerekiyor. Osmanlı devletinin sınırlarını doğuya doğru genişleterek Ortadoğu"nun büyük bir bölümüne hakim olan Yavuz Selim"in karşılaştığı en büyük tehlike Safavilerdi. Liderleri Şah İsmail, sürekli olarak Anadolu"daki isyanları körüklüyor ve Osmanlı için askeri bir tehdit oluşturuyordu. 1514 tarihli Çaldıran Savaşı ile Yavuz, Safavi tehlikesini önemli ölçüde püskürttü. O zamana kadar Safavilerden rahatsız olan Sünni Kürt ve Türkmen aşiret beyleri, bu savaşta Osmanlı ordusuna büyük destek verdi.

Bu, Osmanlı ile Kürt beyleri arasında doğal bir ittifakın oluşması anlamına geliyordu. Ancak Çaldıran savaşı, Güneydoğu Anadolu"nun Osmanlı tarafından fethedilmesi anlamına gelmiyordu. Savaştan sonra da bölge, aralarında herhangi bir birlik olmayan Kürt beylerinin egemenliği altında ve Safavi tehlikesine açık kalmıştı. Savaştan sadece iki yıl sonra bu sorun da halledilecek ve Kürtlerin yaşadığı bölgeler Osmanlı toprağı haline gelecekti. Bunu sağlayan en önemli aktör ise "İdris-i Bitlisî" adlı Kürt din âlimidir.

Yirmi yıl kadar Akkoyunlu devletinin hizmetinde çalışan İdris-i Bitlisî"nin babası soylu Kürt ailelerinden Mevlânâ Şeyh Hüsameddin El Bitlisî"ydi. İdris, Kürtçe gibi Türkçeyi de çok iyi biliyordu. Sühreverdi tarikatına bağlıydı. Akkoyunlu Türkmen devletinin başkenti Diyarbakır iken, burada hükümdar Uzun Hasan Beğ"in sarayında şehzadelerin hocası ve katip olarak çalışmıştı. Şah İsmail, Tebriz"i fethederek Akkoyunlu devletini yıkınca İdris de İstanbul"a gelip II. Bayezid"le görüştü. Padişah bu Kürt din âlimine büyük saygı gösterdi ve onu Osmanlı sarayında tarih yazıcılığıyla görevlendirdi. İdris, Osmanlı"nın ilk sekiz padişahının hayatını anlatan Heşt Behişt (Sekiz Cennet) adlı ünlü eserini burada yazarak Sultan"a sundu.

Sultan Bayezid"in yerine Yavuz Selim tahta geçince, İdris, yeni sultanın Doğu siyasetinin danışmanı oldu. Yavuz"la birlikte Çaldıran seferine katıldı, savaş sonunda Osmanlı egemenliğine geçen Tebriz"de bir süre kalarak Ulu Cami"de halka vaazlar verdi. 1516 yılında, Şah İsmail"in Doğu ve Güneydoğu Anadolu"yu yeniden istila etme hazırlığında olduğu ortaya çıktı. Şah, Çaldıran savaşında öldürülen komutanı Mehmed Han"ın yerine onun kardeşi Karahan"ı tekrar Anadolu"ya gönderdi. Bu komutan Diyarbakır ve çevresini kuşatma altına aldı.


Osmanlı'ya Sığınan Kürt Beyleri

Bu tehlike karşısında, bölgedeki Kürt aşiretlerinin beyleri bir araya gelerek Osmanlı"ya katılma kararı aldı. Bu talebi de "Ariza" adlı bir metinde anlattılar. "Ariza"yı Kürt beylerini temsilen Sultan"a götüren kişi İdris-i Bitlisî"den başkası değildi. İdris, ayrıca, kendisinin Farsça kaleme aldığı İstimaletname"de "Bilad-ı Ekrad" yani "Kürt beldeleri" hakkında bilgiler verdi. Yavuz Sultan Selim, kendisine başvuran Kürtlerin isteğini geri çevirmedi ve bu "bendeleri" Safavi tehdidinden kurtarmaya karar verdi. Yavuz"un emriyle, Konya Beylerbeyi Hüsrev Paşa, İdris-i Bitlisi"nin manevi desteğiyle 10 bin kişilik bir gönüllü ordusu topladı ve Diyarbakır"ı Safavilerden kurtardı. Safavi kumandanı Karahan, Mardin"e kaçtı. Osmanlı ordusu, Mardin üzerine yürüdü sonuçta bu kenti de aldı.

Bu tarihten itibaren, Diyarbakır ve Mardin Osmanlı topraklarına dahil edildiği gibi, İdris"in Yavuz Selim adına bölgenin Kürt-Türk beyleriyle anlaşması sayesinde Bitlis, Urmiye, İtak, İmadiye, Cizre, Eğil, Hizran, Garzan, Palu, Siirt, Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf), Meyyafarikin ve Cezire-i İbn Ömer gibi toplam 25 mıntıka barışçı yollarla Osmanlı idaresine bağlandı. Bu üstün başarılarından dolayı Yavuz Selim, İdris-i Bitlisî"yi ödüllendirdi. Kendisine bir ferman göndererek Diyarbakır bölgesini ona "temlik" olarak verdi. Ayrıca merkezi Diyarbakır olan ve Yavuz Selim"in 1516 yılında yeni kurduğu "Arab Kazaskerliği" kendisine bahşedildi. Böylece İdris-i Bitlisi Osmanlıların en büyük siyasi rütbelerinden biri olan kazaskerlik rütbesiyle taltif edilmiş oldu.


Uzun Osmanlı Yılları

Bölge Osmanlı"ya bağlandıktan sonra Kürt aşiret ve beyliklerine otonomi tanındı. Kurulan "Diyarbekir Vilayeti" bünyesinde 11 sancak Türk idarecilerine, 8 sancak yerli (Kürt) beylere verildi. Osmanlı"nın idari sisteminde en büyük birim "vilayet" idi. Tek bir Diyarbekir vilayeti tüm Güneydoğu Anadolu"yu içine alıyordu. Vilayetin altında livalar, onun da altında sancaklar vardı. 1520 yılındaki bir Osmanlı belgesinde, "Vilayet-i Diyarbekir" başlığı altında 9 liva, bunların da altında 28 "Ekrad sancağı" (Kürt sancağı) sayılıyordu. 1526 yılına ait bir belgede ise, "Diyarbekir Vilayeti Livaları" başlığı altında önce 10 Osmanlı sancağı, sonra da Vilayet-i Kürdistan başlığı altında "Ekrad sancakları" denilen 17 sancak sayılmıştı.

Belgeleri yorumlayan tarih profesörü Ahmet Akgündüz, Diyarbekir vilayeti içindeki sancakların 35"i geçtiğini; bunların 16"sının tımar düzenine tâbi klasik Osmanlı sancakları olduğunu; kalanların ise "yurtluk-ocaklık" ve "hükümet" diye de tasnif edilen "Kürdistan vilayeti livaları" olduğunu söylüyor. Bunun anlamı, söz konusu Kürt bölgelerinin belirli bir otonomiye sahip olduklarıdır. Bu düzende Kürtler kendi hayatlarını sürdürdü. Bu durum onlara kimliklerini koruma imkanı verdiği gibi, feodal düzenin sürmesini kolaylaştıran bir hukuki düzen de getirmiş oldu.


Türklerle Kürtlerin Kaynaşması

Osmanlı tarihi bakımından belirtilmesi gereken bir diğer olgu da, Kürtler ile Türklerin kaynaşmış olmalarıdır. Kürtlerin tarihi konusundaki en önemli uzmanlardan biri olan David McDowall, The Kurds adlı kitabında bu hususun altını çiziyor: "Kuşku yok ki, geç dönemde, bazı Arap ve Türkmen aşiretleri kültürel anlamda Kürtleştiler. Kürt ve Türkmen kabileleri bir arada yaşadı, bazı durumlarda birbirleri ile karıştı, bazı Türk liderler Kürtleri cezbetti veya bunun tam tersi oldu." David McDowall"a göre, aynı şekilde çok sayıda Kürt, özellikle Müslüman ordularında profesyonel asker olanlarla, Türk veya Arapların yoğun yaşadığı bölgelere göçen köylüler ve aşiretler, Kürt kimliklerini kaybetti.

Kürtler için Osmanlı ordusunun ilgi çekici olduğunu dile getiren David McDowall, Kürtlerin sabit ordunun süvarileri arasında Türklerin yanında yer aldığını söylüyor. Kürtlerin en önemli katkısının, özellikle merkezden uzaktaki birliklerde olduğunu hatırlatan McDowall, 1630"ların ortalarında İran"a yapılan bir Osmanlı seferinde Hakkari ve Mahmudi Kürtlerinin ana ordunun önünde yer aldığını, Bitlis"ten gelen piyadelerin ise arka birlikleri oluşturduğunu belirtiyor.


Bedirhan Efsanesinin Aslı

Kürtler arasında, 1840"lardan itibaren bazı isyanlar baş gösterdi. Kürt tarihinde önemli bir yere sahip olan Bedirhan ailesine, bu isyanlardaki öncü rolü sebebiyle hâlâ pek çok Kürt milliyetçisi tarafından efsanevi anlam yüklenir. Halbuki, ne Bedirhan ailesinin isyanlarında ne de o dönemdeki diğer Kürt kalkışmalarının herhangi birinde milliyetçi motif yoktu. Bunlar, 1839 yılındaki "Gülhane Hatt-ı Hümayunu" ile başlayan Tanzimat dönemine tepki olarak gelişmiş hareketlerdi. Osmanlı, Tanzimat"la birlikte, daha önce geniş bir otonomi verdiği bölgeleri merkeze sıkı biçimde bağlamaya çalışıyordu. Buna tepki gösteren yerel liderler de ayaklanıyordu. Bunların kimisi Kürt, kimisi de Türkmen"di.

Tanzimat süreci ile Osmanlı idarecileri, merkezi yönetimi güçlendirmek, etkili biçimde vergi toplamak ve kuvvetli ordular kurmak niyetindeydi. O dönemde pek çok eyalette vergi Osmanlı memurları tarafından değil, yerel yöneticiler tarafından toplanıyor, bunlar da topladıkları verginin ancak bir kısmını merkeze aktarıyordu. Merkezin güçlenmesi için etkili bir bürokratik yapının kurulması ve bu yolla eyaletlerin kontrol altına alınması gerekiyordu. Bu işi en iyi başaran kişi, devleti 1876-1909 yılları arasında yöneten Sultan II. Abdülhamid oldu.


Hamidiye Alayları ve Abdülhamid"in Kürt politikası

Sultan II. AbdülhamidSultan II. Abdülhamid, devletin Müslüman halklarını bir arada tutmaya büyük önem verdi. Doğudaki Ermeniler arasında gelişen fanatik milliyetçi çeteler, Abdülhamid"in bu bölgeye özel bir şekilde eğilmesine vesile oldu. Abdülhamid"in getirdiği çözümün çatısını da "Hamidiye Alayları" oluşturdu. Abdülhamid"in ismine kurulan bu alaylar, Güneydoğu"daki Kürt aşiretlerinden adam devşirilerek bölgeyi Osmanlı devleti adına korumak amacıyla kurulan yarı askeri birliklerdi. Giderek büyüyen Rus tehdidine ve Ermeniler arasındaki milliyetçi örgütlenmeye karşı güvenlik unsuru olan Hamidiye Alayları, aynı zamanda Kürtlerin devlete olan sadakatlerini pekiştirmek gibi bir amaç da taşıyordu.

Aslında alaylar, Sultan Abdülhamid"in Kürtleri devlete daha da ısındırmak ve bağlılıklarını artırmak için yürüttüğü kapsamlı projenin parçasıydı. Projede Kürt önde gelenlerinin çocuklarının İstanbul"da eğitilmesi, bölgeye gönderilen din adamları yoluyla "Osmanlı" bilincinin güçlendirilmesi gibi unsurlar da vardı. İstanbul"da "aşiret mektepleri"nin açılması, bölgedeki medreselere maddi destek verilmesi bu projenin ayaklarını oluşturuyordu. Abdülhamid, ayrıca, yöreye gezici öğretmenler ve vaizler göndererek halkın eğitimine de önem verdi.

Prof. Dr. Ercüment Kuran, Kürt aşiret reislerinin çocuklarının askeri okullarda okutulması ve bunlardan Harbiye mektebinden mezun olanlarının nizamiye ordusuna tayin edilmesinin önemine işaret eder ve hükmünü "Doğu Anadolu halkının devletle bütünleşmesinde Abdülhamid"in hizmeti büyüktür" şeklinde verir. Askeri bir misyonu da yerine getiren alaylar, doğudaki Rus destekli Ermeni çetelerine karşı koyar, gerilla tipi savaş verir.


Kürtlerin Milliyetçiliğe Yüz Çevirişi

Milliyetçilik, modern çağda doğan bir olgu. Modernizm öncesi dönemde, milliyetçilik yoktu. İnsanlar kendilerini şu veya bu milletin bir ferdi olarak değil, bağlı oldukları siyasi otoritenin (çoğunlukla bir kralın, padişahın veya derebeyinin) tebaası ve ait oldukları dini cemaatin bir parçası olarak görüyordu. Osmanlı tarihinde, devletin son birkaç on yılı sayılmaz ise kayda değer bir milliyetçilik bulmak mümkün değil. 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı devletinin tebaası, kendini daha çok dinî temelde tanımlıyordu. Kürtler, kendilerini "Kürt"ten ziyade "Müslüman" olarak görüyordu.

Jön Türk hareketiyle birlikte Kürt entelektüeller tarafından başlatılan milli bilinç oluşturma çabaları geniş Kürt kitleleri üzerinde etkili olmadı. The Kurds adlı kitabın yazarı Derk Kinane"ye göre Kürt ağaları, hanları, şeyhleri bu modern Kürtlerin milliyetçi çabalarından hiç etkilenmedi. Çünkü, onları "dinsiz ve devrimci fikirlerin taşıyıcısı" olarak gördü ve kuşkuyla değerlendirdi. Kuşkuyla bakılanlar arasında elbette Türk milliyetçileri de vardı. 1909 yılında Sultan Abdülhamid"e karşı düzenlenen Jön Türk darbesinden ve bunun ardından iktidarı ele geçiren milliyetçi kadrodan rahatsız oldular. Yine de bu huzursuzluklar isyana dönüşmedi ve Kürtlerin Osmanlı devletine olan sadakati sürdü.

Kürtlerin Osmanlı"ya sadakatinin en çarpıcı göstergesi, 1912"den 1918"ye kadar aralıksız devam eden kanlı savaş yıllarıdır. Trablusgarp, Yemen ve Balkan Savaşları ile Birinci Dünya Savaşı"nda pek çok Kürt, Osmanlı ordusunda görev aldı. David McDowall, düzenli orduda görev yapmaya karşı evrensel bir gönülsüzlük olmasına rağmen binlerce Kürt"ün silah altına girdiğini belirtiyor. Kürtler tüm bu savaşlarda, resmi dili Türkçe olan Osmanlı devleti adına savaşmıştı. Peki bu sadakat nereden geliyordu? McDowall"a göre, en önemli faktör Müslüman kimliğiydi.


Kurtuluş Savaşı"nda Kürtler

Atatürk"ün Kurtuluş Savaşı"nda gösterdiği en büyük başarılarından biri, Anadolu"daki farklı unsurları ortak bir dava için birleştirmesiydi. Bunu da, tıpkı Sultan Abdülhamid gibi, söz konusu unsurların ortak kimliğine vurgu yaparak gerçekleştirdi. Bu kimlik özellikle de Kürtlere hitap ediyordu. Mustafa Kemal Paşa, 1916 yılında Diyarbakır"da 16. Ordu"da görev yapmış, bu sırada pek çok önemli Kürt aşiret lideri ile yakınlık kurmuştu. Nitekim Samsun"a çıktıktan sonra "doğu vilayetleri"nden aldığı sinyallere güvenerek, Kürt vilayetlerindeki bazı önde gelen isimlere, örneğin Cemil Paşazade Kasım Bey"e, Milli Mücadele konusunda bilgilendiren ve yardımlarını talep eden telgraflar gönderdi. Zaten Kürt aşiretleri de, "din ve vatan uğrunda açılacak mücadeleye katılmaya hazır olduklarını" Kazım Karabekir Paşa"ya bildirmişlerdi.

Mustafa Kemal Paşa, telgraflarında kullandığı "anasır-ı İslam" yani "İslam unsurları" kavramına Milli Mücadele boyunca büyük vurgu yaptı. 1 Mayıs 1920 tarihli Meclis konuşmasında, "Meclis-i alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk, yalnız Çerkes, yalnız Kürt, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep (oluşan) anasır-ı İslamiye"dir, samimi bir mecmuadır" diyerek milletin bu unsurlardan oluştuğunu açıklamıştı. Bu politika Kürtler arasında olumlu etki meydana getirdi.


Sevr'i Protesto Eden Aşiret Liderleri

Anadolu"da bunlar olurken, Avrupa"da ise başka bir gelişme yaşandı. Osmanlı mirası üzerinde paylaşım kavgasının verildiği Sevr Konferansı"na, milliyetçi entelektüellerden oluşan bir grup Kürt temsilci de katıldı. Başlarında Osmanlı ordusunda görev yapmış bir Kürt olan Şerif Paşa vardı. Amaçları Ermenilerle anlaşarak bir "Kürt Devleti" kurmak için Avrupalı devletlerden onay almaktı. Ağustos 1920"de imzalanan Sevr Antlaşması"nın 62. maddesi, "Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yerel otonomi" verilmesini öngörüyordu. 64. madde ise "Kürt halkları"nın "Türkiye"den bağımsızlık elde etmeleri"nin yolunu açıyordu.

Ne var ki "Jön" Kürtler, Avrupalı diplomatlardan aldıkları desteğin bir benzerini güneydoğu Anadolu"da bulamadı. Kürtler arasında bu habere duyulan şiddetli tepki, Paris"e bir seri telgrafın yollanmasına sebep oldu. Bu telgraflarda Kürtlerin Türklerden ayrılmak istemediği, iki halkın soy ve din itibarıyla kardeş olduğu savunuluyordu. Erzincan"dan 10 ayrı Kürt aşiret lideri, Fransız Yüksek Komiserliğine, Şerif Paşa"nın hareketlerini protesto eden bir telgraf yolladı. Benzer telgraflar Ocak 1920"de, Milli Misak"ın kabulünden iki gün önce, Osmanlı Parlamentosu"na da yollandı. Mart 1920"de İslami dayanışmayı vurgulayan ve Kürtlerle Türkleri ayırma çabalarına karşı çıkan bir deklarasyon, 22 Kürt aşiretinin lideri tarafından imzalandı.

Dönemin Vakit gazetesinde Bediüzzaman Said-i Nursi, Ahmet Arif ve Mehmet Sıddık, Kürtler adına yayınladıkları ortak yazıyla, Türklerin ve Kürtlerin birlikte maruz kaldıkları Rus ve Ermeni terörüne atıfta bulunarak, Şerif Paşa"yı şiddetle kınıyorlardı. Kısacası sonradan ulusal hafızamızda "sendrom" olarak yerini alacak olan Sevr Antlaşması"nı protesto edenler arasında Kürtler ön saftaydı. Kürtlerin Milli Mücadele"ye verdiği destek sonuna kadar sürdü. Urfa ve Maraş"ın düşman işgalinden kurtarılmasında önemli roller üstlendiler.

Benzer işbirliği Lozan görüşmeleri sırasında da yaşandı. Lozan"da Avrupalı devletler Kürtlerin "azınlık" olduğunda ısrar edince, İsmet Paşa "Türkler ve Kürtler Türkiye Cumhuriyeti"nin ana unsurlarıdır. Kürtler bir azınlık değil bir millettir; Ankara Hükümeti hem Türklerin hem de Kürtlerin hükümetidir" diyerek karşı çıktı. Meclis"teki Kürt vekiller de İsmet Paşa"ya tam destek verdi. Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey, 3 Kasım 1922"de Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, Sevr"i bir "paçavra" olarak niteledi, Türk-Kürt kardeşliğini vurguladı. Bir sonraki celsede ise, Bitlis, Erzurum, Kastamonu, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Pozan, Diyarbakır ve Van milletvekillerinin hepsi, Türklerle Kürtlerin tek bir kütle olduğunu belirten ortak bir açıklamaya imza attı.


Kürt Meselesinin Doğuşu

Peki Osmanlı"ya büyük sadakat gösteren, Milli Mücadele"ye canla başla destek veren, Sevr"i protesto edip Lozan"da "Türklerden ayrılmak istemeyiz" diyen Kürtler arasından nasıl oldu da bir "Kürt sorunu" doğdu? Bu sorunun cevabı, bir yönüyle Kürt milliyetçiliği ile ilgili. Osmanlı devletinin son döneminde ortaya çıkan Kürt milliyetçiliği her ne kadar geniş kitleleri etkilemese de varlığını sürdürdü; cumhuriyet döneminde, özellikle de tek parti döneminde büyüdü. Atatürk"ün milliyetçilik anlayışı, hiç kimsenin etnik kökenine önem vermeksizin, "Türküm" diyen herkesi eşit vatandaş kabul etme esasına dayalıydı. Ancak uygulama her zaman böyle olmadı. Tek parti döneminde kimi bürokratlar, etnik temelli bir Türk milliyetçiliği geliştirdi.

Kürt sorununun kırılma noktası ise, 1925 baharında patlak veren Şeyh Said isyanı oldu. İsyan, Kürtler arasında çok sınırlı bir destek buldu; Bediüzzaman Said Nursi gibi önde gelen Kürt din adamları isyana karşı çıktı. Ama isyanı bastırmak ve "kökünden halletmek" için başlatılan Takrir-i Sükun döneminde sert yöntemlere başvuruldu. Bu tarihten itibaren 1930"ların sonuna kadar "bölge"de hemen her yıl ayaklanma yaşandı. Türkler ve Kürtler arasındaki birliği sağlayan Müslüman kimliğine yapılan vurgunun azalması sorunun çözümünün en etkin yolunu da ortadan kaldırmış oldu.


Kazım Karabekir"in Alternatif Projesi

Acaba Şeyh Said isyanı sonrasında daha farklı bir "doğu politikası" uygulanabilir miydi? Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa, farklı bir politika geliştirmiş ve önermişti. İsmet İnönü hükümetinin "Takrir-i Sükun" politikalarındaki sertliği eleştiren Karabekir, temeli eğitim ve ekonomik entegrasyona dayalı alternatif bir proje sunmuştu. Proje 4 temele dayanıyordu: 12 yaşından küçük çocukları gece yatılı mekteplerine almak; Hamidiye Alayları"nın devamı olan Aşiret Süvari Fırkaları"nı tarımsal müfrezeler haline getirerek bunları tarımsal kalkınma ve yol çalışmalarında üretici hale getirmek; bölgedeki din adamlarını, Kürtçeyi de iyi bilen üniversite mezunu hocalar ve hukukçular ile harmanlamak. Böylece, bölge insanının dini temelden kopmadan modern bir eğitim almasını sağlamak; özellikle Van Gölü havzasından başlamak üzere, bölgedeki diğer aşiret unsurlarını küçük parçalara ayırarak yerel kalkınmada çalıştırmak, bölgedeki Ermeni propagandalarını ve Kürtçülük hareketlerini etkisiz hale getirmek için üst kültürlü, temsil yetenekli, çevresindeki yerli halka sosyal hayatta ve üretimde örnek olacak Türk kanalları açmak.

Karabekir, Kürtlerin dini hassasiyetlerini gözetecek, onları modern eğitimle tanıştırırken bir yandan da üretime teşvik edecek ve böylece ülke geneliyle ekonomik entegrasyonlarını artıracak çözüm öneriyordu. 1926 yılında Meclis tarafından bölgeye gönderilerek durum hakkında rapor hazırlaması istenen Bursa Milletvekili Emin Bey de "sıkı yönetim yerine ılımlı, yumuşak bir politika uygulanması, Sultan II. Abdülhamid"in bölgede uyguladığı politikalara ağırlık verilmesini" öneriyor ve "güvenliği sağlamak için bölgede bulunan silahlı kuvvetlere yapılacak masrafın yarısı kadar bir masrafla bölgeye önemli hizmetler götürülebileceğine" dikkat çekiyordu.

İsmet İnönü hükümetlerinin uyguladığı politikalar ise, "radikal devrimcilik" vizyonuna göre şekillenmişti. Bu vizyonda ekonomiye ve yerleşik kültürel değerlere fazla önem verilmiyor, sorunun Kürtlere Türk kimliğini kabul ettirmek ve tepkileri bastırmakla çözümleneceği umuluyordu. Ancak bu politika ters tepti. Muhafazakar Kürtleri Türk kimliğine kazandırmak, ancak ortak dini ve kültürel değerler ekseninde yürütülecek politikayla mümkün olabilirdi. Bunun aksi bir çizgide oluşturulan Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi projeler başarılı olamadı.

Dr. Hüseyin Koca"nın ifadesiyle "halk zaten sınırlı olan eğitim imkanlarından "çocuklarımız gavurlaşacak" diye faydalanmak istemedi." Oysa, Dr. Koca"ya göre, "Kazım Karabekir Paşa"nın ziraat projesine kulak verilseydi, sosyal bütünleşme sağlanabilecekti."

Tek parti döneminden sonra gerek Demokrat Parti döneminde, gerekse Anavatan Partisi iktidarında bir takım olumlu adımlar atıldı. Ancak, bu adımlar başarılı olamadı ve sorun günümüze kadar büyüyerek geldi. Şimdi, yeni bir dönemin başında kapsayıcı projelere ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Yanı başında Irak gibi istikrarsız bir yapının olduğu bir dönemde Türkiye"nin, tıpkı Osmanlı zamanında olduğu gibi ülkede yaşayan bütün unsurları ortak manevi değerlere dayalı, kardeşlik duygusuyla kucaklayacak politikaları hayata geçirmesi gerekiyor.

Yazan: Mustafa Akyol Tarih: November 23, 2005 12:06 AM

Okur Yorumları

(NOT: Yazılar üzerine yapılan yorumların sitede yer alması, bunların Mustafa Akyol tarafından benimsendiği ve desteklendiği anlamına kesinlikle gelmez. Aksine, farklı ve karşıt görüşleri ifade eden yorumlar da kabul edilmektedir. Ancak saldırgan, düzeysiz veya konuyla ilgisiz yorumlar reddedilecektir. Eğer bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, standart yorum kurallarını dikkate almanız önemle rica olunur.)

 

Allah razı olsun üstad, ellerinize sağlık. Yıllardır ırkçılık yaparak Kürt kardeşlerimizi ezmeye çalışanlara karşı Tarihin cevabını çok güzel bir şekilde gözler önüne serdiniz. Bu ülkeyi hiçbirşey yıkamaz da yıllarca aynı vatan için omuz omuza savaşmış Türk ve Kürt milletlerinin ayrımı yıkar. Çünkü bu vatanın dinamiği Türk ve Kürt kardeşliği üzerinde kurulmuştur, ülkeyi yıkmak isteyenler haliyle öncelikli olarak bu noktayı hedef almaktadırlar.

Yazan: Selim Çelikten Tarih: March 22, 2006 1:54 AM

ben tüm kürtlerin kalbinde bi kürdistan var ver herkes bunu içinde saklıyor.. bu bir gerçek yoksaa her yıl neden kürtler isyan yapsın o kadar insan ölsün..

Yazan: elif... Tarih: May 19, 2006 12:56 PM

elif hanım

cok doğru bir tespitte bulunmuşsunuz fakat vicdanen kürtlerin böyle düşünmelerini yadırgayamazsınız.İlköğretimde orta asya türklerinin geçmişte çin esaretine girmememk için neler yaptığını öğreniyoruz-doğru mu değil mi bilmiyorum-. hatta yanlış hatırlamıyorsam Kürşat isyanı vardı ..hocamız bunu bir şahlanış hareketi olarak gösteriyordu.kürtlerin bugünkü durumuyla örtüşmesede bir örnek teşkil edebilir.

ben şunu söylemek istiyorum:bugün suudi arabistanda yaşayan türkler olsaydı-göçmen değil tabi ki yerli halk olarak-ve dünyada herhangi bir türk devleti olmasaydı oradaki türklerin bir devlet istemeleri-içlerinden geçirmeleri-benim açımdan makul görülürdü..suudi arabistanlı bir arap olmuş olsam bile bunu yadırgamazdım

benim benim etnik adımla kurulmuş bir devletim olsa başım göğe mi erecek tabi ki hayır ama herkesin etnik ismiyle kurulmuş bir devleti varsa neden benimde olmasa derim üstelik yaşadığım ülkede kendi kimliğimi kültürümü ifade etmeme ve yaşatmama engel getiriliyorsa bunu sadece içimden geçirmkle kalmam sanırım bunu her insan yapar.

biz kürtlerle türkleri diğer halklara nazaran birleştiren birleşmemizi gerektiren cok şey var.din sadece bunlardan biri M türkler bu değerlerimizin arasına setler çekerlerse bu iki milletin de sonu olur.

biz bizi birleştiren en önemli değer din diyoruz ama birileri çıkıp hem dini hem etnik milliyetçilik yapıyor ve bence en tehlikelisi olan da bu buna çok dikkat edilmesi gerekiyor neyse saygılar

Yazan: fatihcik Tarih: May 23, 2006 9:19 PM

iyi günler,
makalenizi ilgiyle okudum ancak bilinçli yapmadığınıza inanmak istediğim hatalarla dolu;
Mir Bedirhan olayı sadece osmanlının merkezileşme hareketine bir tepki değildir, bu vakıanın bu şekli ile izahı talihsizliktir,artık kendi içerisinde merkezileşmek ve ayrı bir devlet kurma isteğinin sonucudur bu durumu salt merkezileşme karşıtlığı ya da vergi politikasındaki menfaat şeklinde değerlendirilmesi son derece yanlıştır ,bu uzunca bir konu sıkmamak için bu konuyu tekrar incelemeniz gerektiğini tavsiye ederim. mir bedirha'nın ,coğrafyasında, otorite kurma hareketi sonrasında osmanlı tarafından kendi yeğeni şer azdin bey 'in desteklenmesi ve saray komlolarıyla beyliği alt etme amacıyla kürtler içinde ''parçala yönet''şeklinde ifade edilebilecek politikasının bir parçası şeklindeki politik manevrayla bu sorun(mir bedirhan sorunu) giderilmeye çalışılmış ve kısa vadeli bir başarı elde edilmiştir. hamidiye alayları ise ;doğu illerinde unutulmayacak bir zalimliği beraberinde getirmiştir, bu günkü anlamıyla bir nevi kontrgerilla taktiğidir ve genelde kürt asilzadeler yerine mıstemiro lakaplı 23 cinayetten sonra osmanlı tarafından af edilmiş ve sonrasında bir hamidiye alayı başına getirilmiş kimselerden oluşturulmuştur ve bu oluşum cumhuriyet devrimi sonrasında da devam ettirilmiştir ve hamidiye alayları(ya da af edilmiş katil hırsız ve çapulcu takımından oluşturulmuş tugaylar) kimi zaman şeyh sait taraftarları kılığında halkı nefret ettirmek için kürt köylerine baskın vermiş(özellikle palu, elazığ, (diyarbakır çevresi) vilayetlerinde ve katliamlar gerçekleştirmiş bir oluşumdur, o dönemin asayişsiz ortamında yarı bağımsız ve sınırsız sayıla bilecek yetkilere sahip hamidiye alayları komtanlarının ner yapmış olduklarını -bilinenler dışında- tahmin etmek güç değildir, yazınızda bu oluşumu olumlulamak demokrasi düşüncesi adına ve insanlık adına bir hatadır.Kürtlerin tarih boyunca baş kaldırışları sonu gelmemiş bir destandır ve bu destan hala yazılmaktadır Bedirhan destanı da bu tarih içinde yerini almıştır. bu konuları tekrar tetkik etmeniz dileğiyle başarılar diler saygılar sunarım.

Yazan: sehriyar aliyar Tarih: May 28, 2006 5:50 PM

Ben bir Türk ve türk vatandaşı olarak çok beğendim teşekkürler bundan daha güzel arştırılıp yorumlanamaz.

Yazan: üzyir kaldırım Tarih: May 29, 2006 4:17 PM

Bilgi bilince dönüşmediği takdirde beynimizi boş yere doldurur sahip olduğunuz fikirlere biraz objektif bakarak daha sağlıklı yorumlar yapabileceğinize kaniyim. Menemen olayı gıbı laikliği yaralamaya çalışmış bir faaliyeti bile masumca gösterbiliyor hatta daha da acısı bu olayın faturalarını bu ulkeyı zor gunlerinden çıkarmış ınsanlara yukleyebiliyorsunuz. Kürt makromilliyetçiliğni alttan alttan körüklemeye çalışıyorsunuz bu bakış açısının masumca olmadığının ve bu kadar bilginiz olmasına rağmen bir çocuğun bile anlayabileceği olaylara objektif olamamanızın ne gibi oyunlara hizmet ettğinin yalnızca ben değil türk halkı da farkında ne mutlu türküm diyebilene ben diyorum ve gayet mutluyum size de tavsiye ederim

Yazan: volkan Tarih: July 9, 2006 9:55 PM

Sayin Hocam,
Sizi yakinen takip ediyor ve istifade ediyorum. Mensubu oldugum Sahlanis Hareketi hakkinda lutfedip sitemize girerseniz yorumlarinizi bekliyorum. www.sahlanishareketi.com . Saygilarimla iyi calismalar dilerim.
Ahmet Yildirim

Yazan: ahmet yildirim Tarih: July 18, 2006 11:37 AM

YAPMIŞ OLDUĞUNUZ YORUMLARI HİÇ BEĞENMEDİM. YORUM DİYORUM ÇÜNKÜ ANLATIIKLARINAZ GERÇEKLERLE ÖRTÜŞMÜYOR. BU İŞLER SADECE BİLGİSAYAR BAŞINDA OTURUP TA YAZI YAZMAKLA OLSAYDI... BİRAZ DIŞARI ÇIKIN DA GERÇEKLERİ GÖRÜN! TAMAM KÜRTLER BURDA YAŞIYORLARSA YAŞAMAYA DEVAM ETSİNLER FAKAT TERÖR GİBİ BOŞ İŞLERE KAFA YORARLARSA DA SONLARI İYİ OLMAYACAKTIR BUNU BİLSİNLER

Yazan: ALİ HALİSTÜRK Tarih: October 28, 2006 11:19 PM

öncellikle bole bi olayı aydınlattıgınız için teşekkur ederim bende size tek bişi diyecem suan yasanan teror olaylarının tek sebebi yuce devletimizdir cunku abdullah öcalanı yakalamaları hiç bi fayda etmedi amerikan silah ları hep onların elinde yani silah satışlarını engelleyemeyen devlet bunu nasıl engellesin pkk yanlız askerleri deil ayrıca kürt kardeşlerimizide vuruyor yani kürd kürdü vuruyor ya askerlik olmayacak yada pkk ya silah satışları yasaklanacak

Yazan: serkan Tarih: November 22, 2006 9:05 AM

"Aslında alaylar, Sultan Abdülhamid"in Kürtleri devlete daha da ısındırmak ve bağlılıklarını artırmak için yürüttüğü kapsamlı projenin parçasıydı." derken bu bence sadece Mustafa Beyin bir yorumudur..
Emekli bir albayımız olan Ümit Kardaş
"Abdülhamit 1891’de Ermeni ve Ruslara karşı koyabilmek, bunun yanında Kürt aşiretlerini bölerek güç dengelerini değiştirmek amacıyla Hamidiye alaylarını kurdu..1899’da Hamidiye alaylarının sayısı 63’e ulaşmıştı. Amaç Ermeni faaliyetlerini bastırmak ve Kürtleri kontrol altında tutmaktı. Abdülhamit ücretli ve yüksek prestijli bir iş olanağı sağlayıp, baskın ve yağma hakkı tanıyarak belli Kürt aşiretlerini kendisine bağlamıştı... " demektedir. Bu yazının tamamı (http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=246354&keyfield=6BC3BC72746C6572206964726973 ) linkinde bulunmaktadır..Buda ayrı bir yorum.Şimdi o yazıyla bunu okuyunca farklı fikirler ediniyorsunuz. Kim en doğruyu söylüyor? Biz kime inancağız?
Hem Mustafa Armağanın dediği gibi Atatürk Nutuk'u yazmasa daha ii olurdu: Tarihi yapan Atatürkle sonrdan değiştirip yazan Atatürk farklı kişilerdir; yazan yapana sadık kalmamış...
Saygılar

Yazan: kardelen Tarih: December 13, 2006 2:13 AM

yazınız çok güzel bütün kürtlerin bu bilinçte olduğunu sanıyorum ama türklerinkini bilmiyorum aslında hiçbir kürt bölücülük yapmıyor birleştirici olmayan türklerdir.biz onları kardeş olarak görüyoruz bıraksınlar kardeşlerı kendı dillerini kullansınlar.yaşasın mazlum halkların kardeşliği

Yazan: cigerxun Tarih: December 28, 2006 1:53 PM

Öncelikle teşekkür ederim.Kader konumuz bu bence tespitler çok iyi benim gönlümden gecen Türkiye herkesin etnik kimliğini rahatça yaşatabildiği bir Türkiyedir.Devletimizin politikası halkı türkleştirmek bütünüyle diğer kimlikleri eritmek.Bunun yanlış olduğunu hala göremediler.Düşünün Almanyada ingilterede fıransada yaşayan türklerin eridigini kimliklerini kaybettiğini.Bunu hiç bir türk istemez kürt konusuna da bu gözle bakmak lazım.Hatta daha ileri gideyim sosyal davletin görevi olmalı bu kimlikleri korumak.Ben bir kürt örneğiyim.Belki benden sonra bizim ailemizde kütçe yok olacak.Peki neden kürt asıllı olduğum halde kürtçe bilmeyeyim.Başbakanımıza katılıyorum.kürt kürdüm demeli türk türküm demeli.herkes kimliğini söylebilmeli.bu kimligiyle bağrı acık dolaşabilmeli ortak paydamız türklük olmamalı türkiyelilik olmalı.Herkes kendi kültürünü yaşatabilmeli bunlar devlet kendi eliyle dillerinin eğitimini saglamalı bunlar olursa sorunun kendiliğinden çözülecegine inanıyorum.biz kardeşiz fikirlerimizi rahatça birbirimize sunabilmeliyiz.Konunun dışına çıktıysam özür diliyorum.[YORUM HAKKI TANIDIGINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM]

Yazan: Oktay Tarih: January 5, 2007 2:22 PM

merhabalar makalenizi okudum cok iyi noktalara değinmizsiniz ama butun kurtlerin beyninde bi kurdistan fikri var ama buna ulamiyacaklar

Yazan: ramazan akcay Tarih: January 18, 2007 7:26 PM

Hamidiye Alaylayının en büyük görevlerinden biri Osmanlı Devleti tarafından Alevi inancına sahip insanları yok etmek olduğu neden satırlarınızda yer almamış anlayamadım

Yazan: HASAN KAYA Tarih: January 30, 2007 10:08 PM

ya hala bu ne korkusu anlamadım kürt halkı var ama ne mutlu türküm diyene dedirtmenin ne anlamı var onu geç ırkıma yok izmihlal gibi sözler..

Yazan: okann Tarih: February 2, 2007 1:26 PM

Ben olaylara bu açıdan bakamam, çünkü Osmanlıda da Kürtlerin başkaldırıları vardır, Celali İsyanları ve dönem dönem kurulan Kürt Devletleri de mevcuttur. Şu açık bir şekilde söylemek gerekir 1070'de göçebe olarak gelip yerleşiyorsun ve dönem dönem bu bölgede sadece vergi alıyorsun sonra bir gün hepsi benim olsun diyorsun. Kürtlerin Araplardan, Farslardan ve Türkler den çekmediği kalmamış ve hiç bir zaman bunlar Kürtlere dost gözüyle bakmamış her zaman Kürtleri yok etme politikası yatmaktadır. Arapların Kuzey Afrika'yı Araplaştırması gibi, Kürtlerde o ulusal bilinç ve milliyetçilik olmasasa bu güne kadar erimez miydi. Hep çaresiz kaldılar v dört bir yandan hunharca budandılar, kıyıldılar ve zaman zaman içlerinde azınlık olarak yaşıyan Ermeniler ve Asuriler tarafından ihanete uğradılar. Bu coğrafyayı zayıf kılan asıl Farslardır Darius Dedesi(Pers İmparatorluuğu) Kiyaxereks ihanet edip (Med imparotorluğu) tüketmeseydi Büyük İskender onu yıkabilir miydi?
Safeviler de Kürt bölgesine saldırmasaydı, Osmanlılar o bölgelere girebilir miydi. Bu safsatatalar inanmıyorum, Nahcivandan Sevr'e gitmek isteyen kaç bilinçli Kürt yok edildi. Tarihin gerçeklerini araştırın.
Türkler Batıyı Türkiye yapabildi ama Kürtleri ne fariziler ne Türkler ne Yunalılar, ne Araplar Kürtleri yok edemedi ne de yok edebilecekler. Türkler de, Kürtler de gerçekleri görüp kabul etmeleri gereken noktalar vardır. Biz bu coğrayalada yaşıyorsak ve mevcut ise bir birimiz kabullenmemiz gerekir İsviçrede ki Halkların yaşadığı gibi.Eşit haklara sahip olmak yoksa bu işin sonu yok her iki ulusu da tüketecek ve zayıf düşecekler artık devletimizin bunu görüp en uygun formülü bulmaları gerekiyor.
İsviçere kötü bir model mi? Çok mu kötü yaşıyorlar ? Yurtseverlik, yurttaşlarının ihtiyaçlarıa cevap verebilmektir, onların haklarına sahip çıkmaktır, Kürtler de bu devletin bir parçası. Devletimizin Kürtler için ne yapıyor diye soruyorum ? Aslını inkar et demekten başka bir seçenek sunuyor mu ?
Daha neler yaşamamız gerekiyor, dik kafalı insanların perde arkası oyunları ile sadece kendi çıkarlarını her şeyin üstünde tutan insanlar bir de vatansever milliyetçi kesiliyorlar. Bunlar sadece bilinçsiz ve kör insanları etkiler.
Yurtseverlik insanını iyi yaşatan insandır ve insanlarının isteklerine kulak verenlerdir.

Yazan: arjen Tarih: February 16, 2007 10:57 PM

Çok güzel bir paylaşım olmuş.Eline Emeğine Yüreğine sağlık.!

Yazan: Kürt&Türk&kardeştir. Tarih: April 13, 2007 8:16 PM

Sayın Mustafa Akyol’a bu güzel yazısı için teşekkür ediyorum... Kürtlerin 19. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı devleti ile sorunsuz yaşadıkları söylenemese de çok büyük başkaldırıların da yaşanmadığı bir gerçektir. Fransız ihtilalinden sonra başlayan milliyetçilik akımı Kürtler üzerinde pek bir etkiye sahip olamadı, çünkü Kürtlerin uzun bir süre devlet kuramamalarının ve bu bölgeyi işgal eden her milletin kendi kültüründen iz bırakmasının neden olduğu parçalanmış toplumsal yapı lokal dil, din ve mezhep farklılıkları Kürtlerin uluslaşamamasında önemli rol oynamıştır. Bu da var olan feodal yapının güç kazanmasına yol açmıştır. 1. Dünya savaşı yılların da aynı nedenler Kürtlerin birleşmesini engellemiştir. Lozan ile birlikte tamamen ayrılan ve 5 ayrı devlet tarafından parçalanan bu coğrafya; Kürtleri İslam ümmetinin yetimi dünya tarihinin de en talihsiz halklarından biri yapmıştır demek yanlış bir tespit sayılmaz. Bu güne geldiğimizde Türkiye, Suriye, İran ve Irak' ta birbirinden bağımsız başlayan Kürt özgürlük hareketi öncüleri milliyetçi akımlarında etkisiyle birbirlerine yakınlaşmaya, birlikte karar almaya hatta birbirlerinin menfaatlerini kollamaya kadar ilerlemiş durumdadır. Dünyadaki benzer hareketlere baktığımızda Bask ve İrlanda'daki etnik veya dini ayrılıkçılık hareketlerini görüyoruz. ETA 48, İRA 101 yıldır eylemlerine devam ediyor, PKK ise 29 yaşında ve 23 yıldır eylem yapıyor. Günümüzde Kürt sorunu uluslararası bir sorun haline gelme sürecindeyken ve yurt dışında Kürt Diasporası önemli bir güç haline gelmeye başlamışken Kuzey Irak'a girip PKK'yı bitirme sözleri günlük tepkileri yatıştırmak sorunu ertelemek ve ağırlaştırmaktan öteye götürmemektedir. İler ki süreçte Kürt sorunu uluslararası gelişmelerle birlikte sıcaklığını koruyacak ve Türkiye'nin gündemini meşgul etmeye devam edecektir. Bu nedenle demokrasi yanlılarına ve sizin gibi duyarlı aydınlara çok iş düşecek, sorunun çözüleceğine inancım olmasa da büyük felaketlere yol açmaması için elimizden geleni yapmamız gerektiğine inanıyorum... Saygılarımla.

Yazan: emir mendeli Tarih: April 24, 2007 7:27 PM

sürekli felaket olur kan akar isyan olur hatta soykırım yapılıyor iddiası ile ya da ulke iç güvenliğini sağlayamıyor iddiası ile dış müdahele olur gibi iddiaları da bıraksak iyi olur. zira en büyük kalkışma bile iki günde bitirilir bu memlekette zira çok hazırdır ve halk ise manevi olarak artık yeterince hazır hissetmektedir kendini

Yazan: ancazin Tarih: April 24, 2007 8:51 PM

Kimileri yaşar kimileri de görür be iki közüm...Ustadım iyi bir noktaya değinmişsin,kardeştik ve omuz omuza savaştaydık kimselerin gücü yetmezdi bizi ayırmaya taa...Türklerin anlamsız miliyetçiliği su üstüne çıkan güne dek...o gün bir den bire ve birileri alıp getirene dek yahu Ahmet ARİF'ustadın bir iki mısrasını anımsarım.(Köylerimiz birbirine bakar ve tavuklarımız karışır birbirine)Kardeştik ....şimdilerde neyiz nerdeyiz?Ve neler yapıyoruz biliyormusunuz? Evet her şey ortada Her kürtün içinde yeşeren bir bahar ve bu baharla gelecek bir gelecek ...Bir aile düşünün 2 kardeşin soluk aldığı ve ekmeği paylaştığı acıları tattığı bir zaman diliminde geçen bir ömür...azami 30 yıl sonra çocuklar birer iş bulmuşlar ve sevilip evlenmişler ..ne olmuş biliyormusunuz ? Eşleri başka rüyalar sunmuş önlerine çocukları olmuş ve hayallarinde bir başka ülke varmış. Kardeşinin vurdum duymaz halleri ister istemez onu uzaklaştırıyormuş can evinden..Ataları göç ettiği o günden bu yana(osmanlı )onları bir yumruk eden ataları.......işte kısaca bu ve bunun parçaları ....kim demişse ustat doğru demiş her Kürdün yüreğinde Bir KÜRDİSTAN yatar saygılarımı sunar ve TÜRK kardeşlerime selam ederim.

Bir Kürt

Yazan: Tahir Tarih: April 26, 2007 9:20 PM

türk kürt kardeştir , kürtlerle türkler omuz omuza savaştılar bu memleketi beraber kurduk söylemleri ile bu sorunun çözülemeyeceği açıktır zira bu sorunu kökü dışarıdadır ayrıca türkiye cumhuriyet devletin de bu sorunun önününü alınamamasında vebali vardır , olaya ne türkçü gözü ile ne de kürtçü gözü ile bakmak çözümleyici olacaktır ne de ab kriterlerini olduğu gibi kabul etmek bir çözümdür , çözüm içimizdedir, bugün kendileri dışındaki her birey tarafından sevimsiz bir topluluk olarak görülen ve kendileri ile ilgili herkesin bir fantazi kurmaya başladığı bugünlerde (kürtler bu fantazilerinde daha önde ve bizzat icrrai faaliyet halinde iseler de ) ne mutlu türküm diyene sözü ile bir yere varılamayacağı aşikardır ancak tüm bu çözüm önerilerine rağmen, kürtler bir çok menfaat edinmekte olmalarına rağmen kürtler çözümü tıkıyorlar ise ve bununla birlikte he re kadar hoynutlukla karşılamasak da akepe sayesinde kürtler için bu beş yıllık süreç hiç tahmin edemeyecekleri bir seviyeye yükselmelerine neden olmuş ise bunun karşısında halen daha fazla düşüncesi hakim oldukça, federatif yapı gündeme getirildikçe, güney kürdistan ve kuzey kürdistan planları türkeyinin gündeminde siyasal bir düşünce olarak dolaşabilmekte ise bununla birlikte devleti karşısına almak yerine milleti karşısına almaya yeğleyenlerin türk milleti ve değerleri ile alay eder duruma gelmeye ikasıtlı propaganladalr ve faaliyetler yürütmeye başladı ise devletin bazı kurumlarını ve makamlarını avurap birliği amerika ve akepenin tek başına iktidar olması ile korkutmaya çalışıyorlar ise sanırım çözüm diye sunulanın gerçekte çatışmaya yönlendirici ve dolayısı ile türkiyeyi daha da güçsüz hale getirilerek bir oldu bitti sonucunda emellere ulaşılması güdümü dikkati çekmektedir, ama bana kalır ise de şu anda en iyi yöntem de budur çünkü onların sandığı gbi iolmayacağı ve bunun kesin çözüm olabileceği kanısındayım

Yazan: ancazin Tarih: April 28, 2007 12:09 PM

Canan'ın amca oğlu otelde ölü bulundu

Cumhurbaşkanlığı oylamasına katılan tek CHP'li milletvekili Esat Canan'ın amcasının oğlu Zübeyt Canan (46) Yüksekova'daki bir otel odasında ölü bulundu. Canan, partisinin muhalefetine rağmen önceki günkü Köşk oylamasına katılmıştı.
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=533391

Yazan: Haydar Tarih: April 29, 2007 4:06 AM

Mustafa arkadaşımızın yazılarını okuyorum..klasik söylemin dışında bazı tavırları var ama çok sığ, yüzeysel ve çoğunlukla yoruma dayalı. Bu nedenle birçok konuda tutarsız buluyorum kendisini.

Öyle anlatıyor ki, Atatürk "Türk" kimliğini "getirdiğinde" (aslında dayatmadır), Kürtler İdris-i Bitlisî'nin Osmanlı'ya biat etmesi gibi, kendilerini yok sayan bu anlayışa sanki aynı şekilde biat etmişler.

Vay efendim, Atatürk'ün getirdiği "Türk" kimliği herkesi kucaklayan bir milliyetçilik ilkesine dayanıyormuş da.. daha sonraları etnik milliyetçilik şekline dönüşmüş vs.

Atatürk bir kere, Kürtlere yapmaya çalıştığı gibi kendisinin sonradan "Türk" olduğuna inanıyor mu? İnanmıyor çünkü kendisini "doğuştan" Türk olarak saymakta ve bu durumu "olağanüstülük" olarak nitelemektedir:

"Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir." (K. Atatürk)

Hal böyleyken, doğuştan "Kürt" olanlara "Türk" kimliğini dayatmanın etik bir yönü var mıdır? Atatürk'ün getirdiği milliyetçilik anlayışı etnik milliyetçiliği bırakın,tamamen ırkçı niteliktedir. Bu bir yorum değil, bozkurt, orta asya hikayeleri, güneş-dil teorisi, tüm halkların kökeninin türk sayılması, kabinesindeki üst düzeydeki kişilerin aşırı ırkçı söylemleri, kafatası ölçümlerinin yapılması gibi verilerin ortaya koyduğu bir sonuçtur.

Mesela 30'ların başında Mimar Sinan'ın türk olup olmadığını "ispatlamak" için türbesinden kafatası alınır ve ölçülür..Bu ölçü aletleri o dönemin Nazi Almanyasından sipariş edilmiştir. Daha sonra ne mi olur? Ermeni olduğu bilinen bu büyük mimarın kafatası sırra kadem basar! Evet Mimar Sinan şu an mezarında "kafasız" yatmaktadır..

Atatürk'ün el yazılarından alınmış bir bölüm:

Türk Milleti'nin teessüsünde müessir olduğu görülen tabiri ve tarihi vakıalar şunlardır.
A- Siyasi varlıkta birlik
B- Dil birliği
C- Yurt Birliği
D- Irk ve menşe birliği
E- Tarihi karabet
F- Ahlaki karabet

sağlıcakla kalın..

Yazan: Nazım Tarih: May 3, 2007 2:33 AM

Ben türklerin anavatanının ön asya olduğunu ve öz olarakta türk olduklarını düşünüyorum ali tayyar önder türkiyenin etnik yapısı adlı kitavbı herkese tavsiye ediyorum ayrıca ulu önder mustafa kemal atatürkün türk tarih kurumundan araştırmasını istediği türk tarihinin taraflı,siyasi odaklarca kullanıldığı bir gerçek bizler ne zaman ki bağımsız bir devlet oluruz o zaman güneydoğuda ki öz kardeşlerimizi de tanırız kendimizi de bu konuyu osmanlı arşivlerin de de gayet geniş biçimde yer almasına karşın kürtleri ayrı bir millet olarak sunma merakının batının oyununa katkı sağlamak olduğunu düşünüyorum son olarak kürtlerin anayurdu orta asyadır kürtçede çok sayıda türk lehçelerinden kelimeler vardır yenisey bölgesindeki elegeş yazıtlarında 'men kürt il hanı apl er tunga ' sözü geçmektedir kürt kültüründe 12 hayvanlı takvim vardır,boy olarakta kürtler oğuz boylu sakalardandırlar saygılar sunuyorum

Yazan: Andaç Köse Tarih: May 6, 2007 4:19 AM

Andaç'a:

1. Kürtçe Hint-Avrupa dil ailesindedir, Türkçe ise Ural-Altay dil grubuna aittir.

2. Türkçe'deki arapça ve farsça kelimelerin çokluğuna (yada çoğunluğu mu deseydim?) bakarak Türklerin de Arap kökenli olduğunu iddia edebiliriz.

3. Kürtler, farisi bir millet olup kökenleri bugün de yoğun yaşadıkları yer yani OrtaDoğu-Mezotopamya bölgesidir.

4. Bahsettiğiniz yazıtlarda geçen kelime "Körtül"dür ve "güzel" anlamına gelir. İddia edildiği gibi Kürtlerle herhangi bir ilişkisi yoktur.

Yazan: Nazım Tarih: May 6, 2007 10:26 PM

İSKENDER BİLEĞİNİN HAKKIYLA PERSLERİ YENDİ KENDİNDEN BEŞ KATI BÜYÜK ORDUYU YIKTI BU BÜYÜK BAŞARIDIR VESSELAM...

Yazan: tarık Tarih: May 8, 2007 2:49 PM

Tarih neden hep yasaklandı yalan yanlış tarihle halkı kandırıp bir birine düşman hale getirildi Kürt Ulusunu inkar eden bir sistemin Kürt ve Türk halkına çok büyük zarar vereceğini neden düşünmüyorlar ve hala çatışıyorlar ben melezim(Türk ve Kürt karışık)ama Kürt leri destekliyorum sebebi ise Kürt ler haksızlığa uğradı inkar edildi.Melez olmama rağmen benim zoruma gidiyor Kürtlerin nasıl zoruna gitmesin Türkler için canını vermişler ama inkar edilmişler kardeşliğe sığarmı?
Yıllarca çatışmalar oluyor halkı inkar ediyorlar Kürt diye birşey yok denildi Kürtüm diyeni idam ettiler cezalandırdılar Kardeş Halk Bu Durumamı Düşürülmeliydi Türklerin Kardeşlik Anlayışı Bu Kadarmı Türklüğümden Utanıyorum Ne Acı Demi?

Yazan: Azad Serhıldan Tarih: May 12, 2007 5:53 PM

ben çok samimi bulmuyorum bu kardeşlik söylemlerini.sanki herkes şirin görünmek için böyle yazıyor yada söylüyor.bunu herkesin anlaması lazım bu ülkede kürt ve türk milleti biribirilerinin yaşam sigortalarıdır.herkes türk tür.diyorsunuz.HAYIR vallahi billahi ben KÜRDÜM.ya sev ya terket diyorsunuz.HAYIR terketmem çünkü biz kürtlerin emeği türklerinkinden az deyil ulke kuruluşunda.ha birde hep anlatılır osmanlı dağılış sürecindeyken araplar ingilizlerle bir olup osmanlıyı arkadan vurdu derler doğruluğu tartışılır galiba onlar türklere öz biz kürtlerse üveyiz kardeş kardeşin gelişmesini ister hayrını ister bizim bildiğimiz kardeşlik böyle olur ıraktaki peşmerge diye adlandırılan kürtler toprak sahibi oluyorlar TÜRK kardeşlerimiz yırtınıyorlar hani kardeştik bu ne yaman çelişki anne bu yidişin sonu çok kötü galiba sigorta poliçeleri yok oluyor bir ingilizceye gösterilen hoş görü kürtçeyede gösterilseydi ne kaybederdi bu ülke DÜŞÜNÜN HEMDE ÇOK DÜŞÜNÜN ÇOOOOOOOOOK saygılarımla

Yazan: kıymetsiz bir kürt Tarih: June 1, 2007 8:03 AM

merhabalar olsun.....
mehmet uzunun kader kuyusu kitabını okuduktan sonra türkiye ve türkler hakkında birçok fikrim değişti..mesela ermeni soykırımı gerçekten olmuşve anlamsız bi şekilde inkar ediliyor mesela kürt sorununu şimdiye kadar kardeşçe yaşanılmış ve bundan sonrada o şekilde olmasını gerektiriyormuş gibi bi izlenim brakılıyor..halbuki oyle değilmiş haksızlık haksızlık ve haksızlık.ben bir kürt çocuğuyum ve kürdüm ve birgün kendi topraklarımda kendi ülkemde özgürce yaşayıp ve olmek istiyorum..tıpkı mir celadet gibi

Yazan: efe Tarih: June 8, 2007 11:22 PM

kürt türk kardestır ama bazı kurt kardeslrımız oyuna gelmesın

Yazan: mustafa Tarih: July 14, 2007 1:19 AM

okuduğum yazıda ve daha sonrasındaki yorumlarda şunu gördüm kürt ve türk halkları kardeştir ortak noktatalara değinmeliyiz ( müslümanlı...) ve bir olmalıyız deniyor ama ortak nokta diye sunduğunuz şeyler her vatandaş türktür türklük üst kimliktir v.s. gibi gerçekten etnik kökeni türk olan insanların değeri. biz kardeşiz diyoruz ama aramızda şu veya bu sebepten sorun çıkmış ve biz silaha sarılmışız sizin kayıplarınız neden şehit benim kayıplarım neden leş veya kelle oluyor bunları söylerken ölçütünüz ne bugün türklerin kardeşlik söylemleri var kürtlere karşı ama siz türklüğü kabul ederseniz gibi bi alt dayatmaları var bırakın ana dili kürtlere devletin resmi dilinde eğitim alacağı ortamı sağlamadınız ve onların bu cehaletini lanetliyorsunuz buna hakkınız yok çünkü bugünkü durum sizin eseriniz...

Yazan: bijan Tarih: July 14, 2007 1:51 AM

İyi dinleyin karındaşlarım, Türk halkı kürt halkını tanıyıp onlarla kardeşce yaşadığı müddetçe yani manevi olarak gönüller beyinler bölünmedikçe kurdistan kurulup aaya sınır koyulsada 2 millet birbirinden ayrılmayacaktır, ama kürtleri insan görmeyen kürt adını türkiyede yasaklayan kendi haline bırakan dilini yasaklayan bazı etnik milliyetçi mogol itlerinin baskısı sonucunda kürt halkı beyin ve yürek olarak yani manevi olarak bölünürse Türk halkından ozaman biz bırak zaptedmeyi ıraqı bile alsak bi kere gönüller bölündükten sonra çare etmez!!!!
Ha pkk'ya gelince onlar kürtlerin savunucusu değildir, lenin ve marksist düşünceden beslenen bariz belli rus siyon israil abd den beslenen ateist temellere dayanan müslüman olmayan comünistler tarafından örgütlenmiştir. bu yapılanmadada yine türkiye yönetimi haksızdır neden derseniz laikliğin arkasına saklanıp dinsizlik yapan aşırı kemalistler kürt ve türk halkını birbirine bağlayan kurana ve islama karşı savaş açtılar. o şerefsizler yüüznden de bu gün 2 halkı birbirine bağlayan manevi çelik halatlar koptu ve bunu iyi belleyinki kürtleri kimse küçümseyemez onlar asırlardır hatta binlerce yıldır mezopotamyalıalrdır soylulardır müslümanlardır ve 4 yandan parçalanmasına rağmen hala ayakta ve herkese kafa tutacak kadarda güçlüdür bu gücü iman ve kurandan alıyorlardır. hem dini hem yaşamı hemde kültürü olarak da en çok Türklerle beraberler çünkü Kürt ve Türk kardeştir artık geriye de dönemeyiz kız alındı kız verildi kanlar birbirine karıştı kültürler 1ooo yıldır harmanlandı, ve unutmayınki bu osmanlının bitişine kadar bu beraberlik millet bilinci oluşturdu, millet bir gök kuşağıdır tek renkli gökkuşağı ne kadar güzel olursa tek etnik kökendende millet olmaz millet farklı etniklerin oluşturduğu kardeşliktir, bu cumhuriyete kadar böyle geldi, ama bu kimliklere baskı yapmadı Türk ne kadar türkse kürt de okadar kürttür unutmayın!!!
ve Türkleri en son çanakkalede de yalnız bırakmayan kürtlere doğa edin. dar gün dostunuza zulmetmeyin!!!
Pkk kürtlere zulum yapıyor kürt çocukalrı kaçırıp dağa çıkarıyor kaçarsa öldürüyor zaten kafirdir pkk darvinist ve ateist yapısı bunu gösteriyor. pkk türk kökenliden çok kürt kökenlileri hedef alıyor, gidin araştırın bakam kaç bin kürt öldü pkk yüzünden. kürtleri nasıl dışlar nasıl kendinizden görmezsiniz ? ıraqtaki türkmenleri ansıl seviyor kendimizden görüyorsak ıraq kürtlerinide öyle görün ve sevin ve dikdatör saddamdan kürtler kurtulduğu gibi kurdistanı kurması için ona yadımda edin... türkiyemizin sınırlarına göz dikmedikçe kurdistan olgusu olmalıdır. türkmenlerle beraber kardeş yaşamalıalrdır ama bu günkü abd ve israil o bölgeyede göz dikmiş ve büüyk israili kurabilmek için kürtleri kandırıyor ve sahte dostluk yapıyorlar. şunu unutmayın artık bölünmek ve ayrılmak için çok geç 2 halk birbirine karıştı kanlar birbirine karıştı, kültür birbirine karıştı, artık kurdu türkten ayırmak türküde kurdden ayırmak çok zordur imkansızdır bu yüzden bölmenin gebertmenin değil kardeşliğin yollarını arayın!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Allah müslümanları korusun ve yüceltsin!!!

Yazan: harun Tarih: July 14, 2007 5:20 PM

ben bu yazıyı çok beyendim bir kürt olarak şahsen gururum okşandı kalleş olmayan bir ırka mensup olmak ayrı bir güzellik.EN GÜZELİDE KARDEŞLİK!!!biraz klişe ama eskimiyen bir cümle !!!KÜRT TÜRK KARDEŞTİR AYRIM YAPAN KALLEŞTİR!!!

Yazan: kardeş ırklar, Tarih: July 14, 2007 11:43 PM

vallaha burada yorum yapanalrı hepsinni tek tek okudum ve çok hoşuma gitti. bilmiyorum ama farklı platformlardaki yorumları bir okusanız burdakileri ile uzaktan yakından alakası yok...adi kalleş olan kürtlerden tutunda moğal bir kızla kurtun çiftleşmesi sonucu ortaya çıkmış olan türklere kadar her türlü aşağılayıcı yorum yapılıyor. bende kendimce anadoluda var olan renklerin kültürlerin yok olmasını istemiyorum. lakin beni korkutan terddüte düşüren şu ki ayrılıkçı unsurlar. zaten beni bir türk olarak en çok zorda sokan şey şu; arapların ihaneti ile okuduk birinci dünya savaşını ama sonradan öğrendik ki türklere destek veren bir çok arap kabilesi de varmış; bosnada kimsii türk askerini bayraklarala karşılarken kimisi allah belanızı versin türkler sizin üzünüzden müslüman oldum diyormuş, bediüzzamanı yetiştiren bir milet bugun komunizm savunan pkk ile bu devletin askerini(Kürt Türk) öldürebiliyor.. benim en samimi arkdaşlarımına arasında kürtler var. bunlarla hiç sıkıntımız yok. herkes umarım bu sitede yrum yapan arkadaşlar gibi bir kaçı hariç sağduyulu olur. ama merak ettiğim ve cevap bakladiğim bir şey var. neden kürt ayınları yahut önde gelenleri pkk bir terörö örgütüdür lanet bir şeydir . bu ülkenin askerine kurun ıskacak kadar aşağılıktır demiyor diyemiyor yahut ben bunu duyamıyorum...neden her yerde kürtlerin temsilcisi sanki pkk ymış gibi dehap mış gibi lanse ediliyor.

Yazan: Anonymous Tarih: July 16, 2007 5:43 PM

Yazınızda birçok yanlış tespit bulunmakta. Misal Türk devleti olarak bir tek Osmanlıyı belirtmişsiniz ki savaştığı Safevi Devleti'de bir türk devletiydi. Ayrıca 11. yüzyıldan Yavuz Sultan Dönemine kadar çizilen bir çok harita da güney ve doğu anadolu Turkomania(türkmen diyarı) adıyla anılır ki safevi ve akkoyunlu türkmen devletleri yüzünden burada türkmen nüfus çoğunluktadır. Yalnız YAvuz Sultan Selim'îm kürtlerle işbirliği yapmasıyla burada yaşayan alevi inançlı türkmenler katledilmiş, İran'a kaçmak zorunda bırakılmış ya da kürt nüfus içinde asimile edilmiştir.Bu bölgelerde daha önce azınlık olan kürt aşiret liderlerine osmanlı
tarafından toprak verilerek bugün çok şikayetçi olduğumuz doğudaki feodal düzenin temelleri atılmıştır. Bu sonucun bugünkü siyasi izdüşümlerinin türk halkı için yararlı mı zararlı mı olduğu konusunda kuşkuluyum. Kardeşlik nutukları atmaktan önce tarihi objektif ve gerçekçi yaklaşımlarla yorumlamak zorunluluğumız vardır. Yorumun tek bir bakış açısı ışığında verilmesine karşıyım. Bu gerçekliklerin de bilinmesinde yarar var..

Yazan: numenor Tarih: July 21, 2007 3:37 PM

Kardeşliğimiz Daim olsun

Aklıma gelmişken Türkten anladığımız ırk ise;saçmalamanın bi anlamı yok.Sorarlar o zaman hitlerden farkınız ne?

Haaa yok omurgasını İslamın oluşturduğu kültür ise o zaman lazı da,boşnağı da,çerkezi de,kürdü de (en az bizler kadar)türktür.

Saygılarımla

Yazan: Ali Tarih: July 21, 2007 5:35 PM

bunca şeyleden sonra yorum yapsanız ne yazar. bütün bu Hatalar yapılmadan önce düşünmek lazımdı. Yani tarihimizdeki bu gerizekalı insanların cezasını bizler çekiyoruz.binlerce insan öldü.öyle ya da böyle şimdi kürtlerin istekleri yerine gelse ne olur ki... ben kürtlerin yerinde olsam hiç bişey istemem küserim valla herşeye. Müslüm gürsesin dediği gibi "Bütün dünya senin olsun, bir dost bir post yeter bana" kimse kendini üzmesin.

Yazan: tırtırı gitmiş pırpırı kalmış Tarih: July 26, 2007 1:27 AM

öncelikle bu güzel ve anlamlı yazı için teşekkür ederim, ayrıca yorumlar bu değerli yazıya pek yakışmamış olsada herşey güzel ama güzel olmayan yine anlayışsızlık ülkenin en güzel topraklarında yaşayan bu insanlar eğitimsizlikden ve bilgisizlikden cehalet ve cahillik içinde sorumsuzca davranmakda dün bu ülkeyi korumak için canımız verdiğimizi ugurda bugun yenik düşmüş sayılmakdayız bende bir kürdüm ama herşeyden önce ben türk oğlu türküm bu ülke bizim topraklarımız vatanımız bayrağımzııdr bu ülke bizim cnımızdır elele verip bu ülkeyi dünyanın en iyi şartları saviyesine ulaşdırmakdansa sonu olmayan haksız serüvenlerin peşinde koşmakdayız ve ne yazıkdır ki yüzyıllrca özgür bağımsız kimi zaman asker kimi zaman iş adamı kimi zaman devlet damı oldugumuz bu topraklara ihanet etmekdeyiz ben bir kürt olarak utanmakdayım antepli şahin beylerden, mustafa kemallerden, kazım krabekir pşlardan ve nice isimsiz kahrmanlara ihntlerden utanmakdayım şimdi sorarım size kürtisdan kime ihanetdir türkiyeyemi yada türkiye için savaşmış ölmüş kürt aşirtlerinemi din adamlarınamı atalarımızamı ermeniler gibi kücülmeyelim bu ülke bizim sahip cıkalım sevelim koruyalım ayrıca sanmayalımki kürtistan hayali gercek olunmuş öyle bir devlet kurulmuş kim tanıyacak o devleti kim desteklyecek ekonomisi ne olacak topraklar neresi özgürlükmü olacak aclık ve sefalet içinde mülteci ve sığıntı gibi yaşamakmı yoksa bu güzel ülkenin evladı olarak özgüz yükümsüz bağımsız mutlu türkiyeli olmakmı bugun size destek veren bazı devletler tamamiyle türkiyeyi bölmek yıpratmak amaclıdır kürtleri düşündükleri için dedğildir ve günü gelince asla yanınızda olmayacaklardır ben de kürdüm ama ben türkiye evladı türkiye vatandaşı türkiyeli bir kürdüm cünkü bu ülke benim bu ülke için ölürüm bir düşünün pkk kimi öldürüyor bizim gibi doğuda yaşayan masum kürtleri ve askerleri öldürüyor ölüyorlar aclık sefalat içinde haksız mucdele veriyorlr ve leyla zanalar ise güzel bir hayat sürüp son model aracların içinde sıcacık köşklerde sizin sırtnızdan lüx hayatlar yaşıyor gelin sarılalım vatanımıza inanmyalım hyinlere ihnet etmeyelim memleketimize dağda ölen askerde biziz pkk adıyla ölende biziz sonu yok bunun gelin bitirelim öürdiliyelim bedeli ağrda olsa bu vatan için ölelim hayin yaşamakdansa ölmeyi yeğlerim

Yazan: köşk capkını Tarih: August 7, 2007 1:34 PM

köşk çapkını.. muhtaç oldugun kudret damarlarındakı asıl kanda mevcuttur o da sende fazlası ıle mevcut ... işte asil turk vatandası, anadolu ınsanı, vakarlı musluman....

bıze yakısan kımlık kafıre karsı onurlu ve vakarlı muslumanlara karsı ıse alcakgonullu olmak ....

Yazan: ancazin Tarih: August 21, 2007 1:03 PM

Türküz, Kürtüz, Ermeniyiz, Yahudiyiz, Rumuz, Lazız; Ke-malistiz, Laikiz, Dindarız, İslamcıyız, Cumhuriyetçiyiz, Sosyalistiz, Liberaliz, Komünistiz, Neolibe-raliz, Sosyal Demokratız, Milliyetçiyiz, Muhafazakarız, Ulusalcıyız, Demokratız, Devrimciyiz, Devletçiyiz, Sağcıyız, Solcuyuz; Müslümanız, Hıristiyanız, Museviyiz, Ateistiz, Agnostiğiz..

Seçenekler çok, her birimiz bazılarıy(dık)ız.

Prof. Dr. Vamık Volkan, psikanalitik açıdan toplumların tehdit
altındayken nasıl gerilemeye (regresyona) uğradıklarını ve politik
liderlerin bu gerilemeyi nasıl manipüle ettiklerini ele aldığı kitabı

'Körü Körüne İnanç'da,

geniş grup kimliği kavramını şöyle özetliyor:

"Yaşamları boyunca çoğu birbiriyle hiç tanışmayacak yüzbinlerce, milyonlarca bireyin
yoğun bir aynılık duygusuyla, ait oldukları etnik, ulusal ya da ideolojik grup aracılığıyla birbirlerine bağlanmaları".

Volkan'a göre, eğer geniş grup kimliğimiz saldırı altındaysa, günlük
rutinimiz içinde hiç farkında olmadığımız şeyler bir anda çok önemli hale
geliyor.

Geniş gruba bağlılığımız, algıladığımız özellikleri, ona olan duygusal yatırımımız ve gruba üye olan yüzbinlerle, milyonlarla nasıl benzer olduğumuz bir anda önem kazanıyor. Aynı zamanda bizden farklı olduklarını düşündüklerimizi ayırıyoruz.

Bu koşullar altında, bireysel kendilik algımız ve kişisel kimliğimiz büyük grubumuzun kimliğiyle içice girip kaynaşıyor.


Gerileme (regres-yon), insan gelişiminin daha erken-ilkel dönemlerine ait psikolojik beklentilere, arzu ve korkulara ve ilintili zihinsel savunma düzeneklerine geri dönmektir. Gerileme, tehdit altında, geniş gruplar için
de geçerlidir.

Eğer lider; yalnız "ulusal çıkarlar"ı gözettiği için değil aynı zamanda kişilik özellikleri nedeni ile tehlikeyi olduğundan daha büyütür ya da öyleymiş gibi gösterirse toplumsal gerileme daha da artar.

Kriz ve terör dönemlerinde, liderler takipçilerini iyileştirebilir (Kurtuluş Savaşı ve Atatürk) ya da zehirleyebilir (Yahudi soykırımı, II. Dünya Savaşı ve Hitler).

Ülkemiz ve yakınında gelişen olaylar toplumsal tehdit algısını tehlikeli biçimde tırmandırdığından çaresiz hisseden yığınlar korkularını, etnik, dini, ideolojik kimliklerine daha sıkı sarılarak yatıştırmaya çalışıyorlar.

Sonucunda bireysel kimlikler silikleşiyor ve 'Kimim Ben?' türküsünün sözleri adeta her birimizin kişisel öyküsüne dönüşüyor.

'Kimsesizlerin kim'i olma ideali ile yola çıkan ancak rolünü AKP'ye kaptırmış görünen Sol'un iyiden iyiye zayıflatılması da dengeleri büsbütün bozuyor.

SOL'UN YALNIZLAŞMA SÜRECİ

Yıllardır budanan 'sol' giderek daha yalnız hissediyor. Sol'un yalnızlaşarak kaybolması ile yoksulların unutulmuşluğu örtüşüyor.

Gerek fiziksel zorla, gerek ideolojik kuşatmayla sınıfsal talepler (ekonomik,
siyasal, toplumsal) bastırılmaya çalışılıyor.

Parasız eğitim, sağlık gibi, sosyalist ülkelerin kapitalist dünyaya dayattığı refah toplumunun sosyal kazanırdan neredeyse tamamen yitirilmiş durumda.

İnsanın, insan üzerindeki egemenliğinden gelen eşitliksizlikler, baskının yüceltilmesi ve yabancılaşma dini kullanan söylemlerin temelini oluşturuyor.

Ve yoksullar aslında sömürünün nesnesi olurlarken hatırlandıklarını hissediyorlar.

Marx'in sözleriyle:

"Din halkın afyonu, ruhsuz (vicdansız) dünyanın ruhu (vicdanı)..".

Ve din her zaman olduğu gibi iktidar hırsının elinde hoyratça kullanılan bir araç.

Postmodernizmin modern anlamda en iyi çalışan partisi, yeniden iktidarda..

Siyasetin gereklerini, dayanışmacı, güç sergileyici, iktidar talebini vurgulayan yönleri ile
yerine getirmekte.

Siyaset öncesi kurdukları ticari, beşeri ilişki ağı kesinlikle cemaatin, din kardeşliğinin ötesinde.

AKP'nin çıkışındaki kimi öğeler, 1970'lerdeki Sol'un yükseliş dönemlerine benziyor:
Mahalli çalışma, mahalli hedefler, aidiyet duygusunun pekiştirilmesi.

Cami toplantıları (solun kahvehane toplantıları), neredeyse her sokakta bir örgüt sorumlusu..

KÜSKÜNLÜĞÜMÜZ VE KİMLİĞİMİZ

Seçimlerden önce İslami kesimin başarılı örgütçüleri ile üzerlerinde çalıştıkları yoksul halk küskün hissediyordu, açılan sandıklar şimdilik yerini coşkuya bıraktı. Solcular ise küskünlükleri daha da perçinlenmiş olarak yola devam ediyorlar.

Kuşatılmışlık, yalnızlık, yabancılaşma her iki kesimin de farklı zaman dilimlerinde yaşadıkları duygular. İçine düşülen bu durum adeta karşılıklı oturulmuş bir tahterevalli oyunundaki gibi bir gruptan diğerine yer değiştiriyor, biri inerken diğeri çıkıyor.

Aslında Anadolu topraklarında bu gerilimin gelgiti yüzlerce yıldır sürüyor.

Freud'a göre kimlik edinmede ebeveynlerle özdeşleşme önemli bir noktadır ve özellikle Ödipal dönemle ilişkilidir.

Normal seyirli bir psikoseksüel gelişim sürecinde, Ödipal dönemdeki çatışmalar çözümlenirken ana-baba-nın kimi özellikleri içselleştirilerek kimliğin bir parçası
halini alır.

Öyle ya, önünde sonunda armut dibine düşer.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi ile bugünün artık tamamen dışa bağımlı Türkiye'si arasında fark görebiliyor musunuz?

Genç Türkiye Cumhuriyeti ile yüzlerce yıllık Osmanlı İmparatorluğu arasında son günlerde belirginleşen benzerlik, Freud'un kimlik gelişimi hakkında söyledikleriyle değerlendirilebilir.

Atatürk devrimleri ile çok hızlı bir değişim gerçekleşti.

Bireyden topluma atıfta bulunursak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kimlik edinme süreci son sürat gerçekleşirken belki de gelişimsel basamak-lardaki çatışmalar sağlıklı çözümlenemedi.

Bir yanda çok güçlü ve karizmatik babaya (Atatürk'e) duyulan sevgi ve öykünme,
diğer yanda babanın parlaklığı ve adeta Tanrı katına yüceltilmişliği karşısında
hissedilen haset ve korku..

Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Ödipal çatışması şiddetli olmasın da ne olsun?

Bu sevgi ve nefret ikiliği, özellikle de haset, Cum-huriyet'in kazanımlarının birer birer silinmek istenmesinde rol oynuyor olabilir.

Belki kimileri için bahsi geçen dinamiklerin etkisiyle, geride kalan İmparator büyükbaba daha güvenli ve cazip bir özdeşleşme nesnesi.

Torunlarla büyükbabalar arasında rekabetsiz, destekleyici ilişki tarzı olağandır.

Ya da Volkan'in önermesinden harekede, geniş grup tehdit hissettiği için daha arkaik savunmalara, arzu ve fantezilere; örneğin eski ihtişamlı Osmanlı İmparatorluğu günlerine dönüp kaynaşma düşlerine geriliyor olabilir.

TEHLİKELİ BİR OYUN

Yıllardır dünya ölçeğinde de Sol'un yükseldiği 1970'lerdekine zıt bir süreç işliyor.

Sağın/burjuvazinin, düşünsel, ideolojik planda daha pervasızca dile getirilen egemenliği artık çok güçlü.

İç pazarın daraltılıp ihracata dayalı bir ekonominin kurulmasını hedefleyen 24 Ocak 1980
kararlarını uygulamak için, 12 Eylül'le parlamenter rejimin askıya alınması gerekmişti.

Darbeyle gelen yıkım fizikselle kalmadı, kalamazdı da.

Sistematik olarak zihinlerden Sol'un silinmesine çalışıldı.

Benzer ekonomik sorunlara sahip Güney Amerika ülkeleri de Türkiye'dekine benzer
gelişmeleri yaşadılar.

"Küreselleşme" yani "yeni dünya düzeni", daha büyük bir pazar için, her şeyin metalaştırıldığı, büyük balığın küçük balığı yuttuğu besin zinciri değil de ne?

idealize edilmeye çalışılarak sunulan bu sistem, net bir gelecek vizyonu sağlamaktan çok kaosu çağrıştırıyor. Sol ideolojiyi silmeye çalışanlar tehlikeli bir oyun oynuyorlar. Etnik çeşitliliğe sahip diğer ülkelerin kıyasıya savaşan halklarını, Bosna dramını hatırlayın:

II. Dünya Savaşı'nda faşizme karşı birlikte çarpışmış ulusların, savaş sonrasında barış içinde yaşadıkları onca yıldan sonra Yugoslavya'nın başına gelenleri..

Bir yanda dantel gibi işlenmiş bir etnik çeşitlilik ve oradan kökIenen kimlik bilinci, diğer yanda dünyanın tüm haritalarıyla dalga geçme şansını ıskalayarak aşırı milliyetçilik galeyanına gelen, belki kimliksiz ve kaybolmuş hissettiği için korku ve hırsla vahşileşen kalabalıklar.

Oysa kimlik edinmek için tek koşul ötekileştirmek değil ki.

Ancak, tehlike karşısında gerileyen geniş grup kitleleri başka türlü davranamıyorlar.


Bu galeyan, erken çocukluğa özgü ve temelde ilkel ayrışma-bireyselleş-me
çabalarının yan ürünü olan isyan ve inadaşmayı hatırlatıyor.

AYRIŞMA VE BİREYSELLEŞME

Margaret Mahler'e göre, gelişimsel açıdan kimlik edinmenin önemli basamaklarından biri ayrışma-bireyselleşme dönemidir.

Mahler (1968), gelişimsel süreçte bebeğin içsel duyumlarının kendiliğin çekirdeğini
oluşturduğunu, bunların merkezde kalmaya devam ederek 'kendilik duygusu'nu
pekiştirdiğini ve 'kimlik duygusu'nun böyle yapılanmaya başladığını
söyler.

Beşinci aydan üç yaş sonuna dek süren bu dönemde "ben" ve "ben olmayanın"
belirmesi, ayrışması ve farklılaşması gerçekleşir.

Üç yaş sonuna kadar bu yapıların basamaklı olarak tamamlanması, sağlamlaştırılması ve değişmez hale gelmesi sağlanır.

Bu süreçte iki ana gelişimsel dayanak noktası vardır:

Ruhsal özerkliğin, algılamanın, belleğin ve gerçeği değerlendirmenin evrimi olan
bireyselleşme.

Farklılaşma, uzaklaşma, mesafe koyma, sınır oluşumu ve anneyle bağların çözülmesini içeren ayrılma.

Duygularına saygı ve anlayış gösterilen bir çocuk, annesiyle olan içiçeliğini (sembiyozunu)
bırakabilecek, bireyselleşme ve özerk olma yolunda adımlar atabilecektir.

Tehdit altındaki geniş gruplara döndüğümüzde, adeta üç yaş öncesi
gibi, "kimim ben?" sorusunu "sen değilim" diye yanıtlamaya geriledikleri
söylenebilir.

Sürekli tehdit altında yaşamaktan kendimizi neredeyse tamamen
geniş grup kimliğiyle tanımlar hale geldiğimiz ve bireysel kimliğimizi
hatırlamakta güçlük çektiğimiz öne sürülebilir.

ÇIKIŞ?

Kapitalizmin ideologları kendi düzenlerinin ebedi olduğuna inanırlar.

Tarihi, en tepesinde kendilerinin oturduğu bir kule gibi görürler. Önceki dönemlere dair ise, vahşilik ve gericilikten başka birşey göremezler.

Önce-sonra arasındaki gediği, ideoloji ve din sömürüsü gibi çarpıtmalarla,
bazen de şiddede doldururlar.

Örnek olarak ABD'nin Irak'a bakışı ve Irak'ta yaşananlar verilebilir.

Ancak gerçekliğin ters kavranması, gerçekliğin akışını değiştiremez. Bilimsel düşünceye sahip olan kişinin bu ters kavrayışa verebileceği en güzel yanıt, Galileo'nun Engizisyon
mahkemesinden kurtulmak için savını geri aldıktan sonra oturduğu yerden fısıldamasıdır:

"Yine de dönüyor".

Yazan: ancazin Tarih: August 23, 2007 2:43 AM

söylenebilecek bir çok şey vardır. bu yazının hem yazarı hem de bir çok yorumcusu cahillikten de öte bir cahilliğe sahiptir kürtleri yok etmenin onları yok saymanın tek mantıklı bir çıkış noktası yoktur.
türklerin büyük bir bölümü okumuş olsa dahi katı kör milliyetçilikten dolayı gerçekleri görememekte ve türk hariç başka bir milleti kabul etmemektedir bu sebeb bile onlaarın ne kadar cahil olduğunu görebiliriz. şu örneği versem ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak.

yukardaki yorumculardan biri kürtlerin orta asyadan geldiğini kendisi araştırmamış sadece kulaktan dolma bilgilerle bir gerekçe bularak dile getirmiş

neymiş efendim:yenisey bölgesindeki elegeş yazıtlarında 'men kürt il hanı apl er tunga'
üstelik o kadar cahil ki bunu biraz açıkllma ihtiyacı bile duymamış. benim yaptığım araştırmalarla şuna rastlkadım elegeş yazıtları 8. satırında geçen bu kelimenin yıılarca asımıle politikası çerçevesinde bu şekilde dile getirildiğini görüyoruz yazının gerçeği şu şekildedir:
kö(ü)rt(ü)lkn sen kalkıp bunu 'kürt eli hanı' diye çevirirsen ne kadar cahil olduğun ortaya çıkar
çevirisi şu şekildedir
körtülkan yani 'kuvvetli kudretli han alp er tunga' (not: eski türkçede ö-ü-o-u aynı sesle karşılanır)
üstelik bu bilimsel olarak bile dogrulandı merak edenler türk dünyası araştırmalar dergisi şubat 98 112. sayıyı açıp bakabilirler.

fazla uzatmaya gerek yok

gelo bavém çi bikin
naxwazin insani
ériş bikin u bigrin
histu bişkinin
ev pisén mırdar
ji nav me derxinin
bimri koledar

Yazan: muxtar Tarih: August 24, 2007 2:50 PM

resmı ıdeolojı anlamında kurtlerı turklerden bır sube olarak gostererek turklestırmek ıstendıklerı gercegını bır turk olarak kabul etmekteyım. kurtler de turkler araplar ıranlılar gıbı bu boılgenın bır halkı ancak tarıhı ve genetık dayanaklar gosterııyor kı bugunku kurt yapısı bolgesek gocusler yerlesmeler ve sıyasal bunalımlar nedenı ıle svarulan halkların ınsan toıpluluklarının yanı arap ıran ve turk ırkından ınsanların kurtlerı ortaya cıkardıgıdır. kurtler saf bır ırk degıl hele hele ıddıa edıldıgı gıbı anadolunun ens eskı uygarlıgının katısıksız bır ırkı felan hıc degıl kurtlerın bır cogu da buna ınanacak kadar cahıller demek zorunda kalıyorum. bunu anlamak ıcın dıl ınanıslar tarıhsel gıyım ve kusam bu ınsan toplulugunun baskın unsur olarak ıranı ve turk ıle arap katkısının kaynasımı oldugu dogal olarak kanca da bu karısımın urunu olduklarıdır. ırandakıler ıranılı suredekıler arap turkıyedekıler de turke yakınddır. ama bana kalırsa avrupayı amerıkayı bu ıse karıstırmadan muslumanca bır onurla kurtlerın ılla da ulusal bır devlet ısıyotuz ıyorlar ıse ıbranılerı kovup yerlerıne onları koyalım ne de olsa bolge halklarının hepsının kanından bıraz tasıyrlar boylelıkle bolgede etnık ayrım cıkmaz:)

Yazan: ancazin Tarih: August 27, 2007 3:03 PM

sayın mustafa akyol sizze daha önce kürtlerin türklüğü hakkındxa bir soru sormuştum.Ve kürt dilinin tamamen ayrı oldugunu açıklamıştınız.Alevilik hakkında ne düşündüğünüzü öğrenebilirmiyim?Alevi kürt olur mu?Anadolu alevilği nedir?Sayın halaçoğlunun söylediği gibi Alevilerin yüzde 99 u türkmen yüzde 1 i de kendini alevi gösteren ermeni kürdümü? bunların cevabını alırsam çok sevinicem saygılar...

Yazan: Andaç Köse Tarih: August 29, 2007 2:51 AM

Tüm yazıları okudum. Baylar bir sual soracağım..tek bir sual......

Birgün Türkler Sokağa dökülüp ve haykırmaya başlarsa.. "Kürtleri istemiyoruz" ...diye....
Ne olacağını hiç düşüneniz var mı ?...Ayrıca Kürtlerin Türkiye Cumhuriyetine ödediği vergiler bunun karşılığında kendilerine yapılan hizmetler ve Sosyal,Sağlık,Eğitim ve diğer unsurların maliyetini içinizde hiç hesaplayanınız oldu mu ?

Yazan: Ergun Tarih: August 29, 2007 5:58 PM

muxtara yanıt. evevt kurtlerı turklestırmek ıcın bırak eleges yazıtlatını baskurdıstandakı oz be oz turk kavmını de baskürtler felan dıye kurtlerın ıranlıslasmamıs turklugunu korumus boyu gıbı yazılar bıle yazıldı zamanında yanı kurtlerı uluslastırmak ıcın yapılan bılımsel yalanlarla bunun arasında fark yok tv dızılerı ıle de nasıl mıllet olunacaksa o bıle denenıyor amac kurtler her zaman ayrı bır kımlık oldugunun bılıncınde olarak orgutlu bır bıcımde ve bazı olusumları da terorızme bulasmıs dahı olsa sıyasal guce ulasması ıle turkyenın yumusak karnını daha da zayıflatmak elbette turk olarak devletımızın bekasına yonelık bır tehdıt olarak gormek ıstemesem de cumleten yıne de turk ulusu askerı ve devletı de bırtakım onlemler gelıstırmek zorundadır.

Yazan: ancazin Tarih: August 29, 2007 9:43 PM

Ben sunu soracağım. su an kürt olsun ermeni olsun hatta balkan milletleri olsun 400-500 yıl arayla Osmanlı devletinin guclü hakimiyeti altında kalmalarına ragmen ne dillerinden ne dinlerinden ne de kendi etnik kimliğinden uzak kalmamaları ve burda bir çok yorumcunun ben su ırktanın demesi bize birseyler anlatmıyor mu.butun milletler direndik farklıydık o yuzden değiştiremediler mi acaba gercek cevap.500 yıldan bahsediyoruz.eski sömürge ulkelerine gittim cezayirde utanclarından arapca değil fransızca konusuyorlardı.yeme kulturlerine bile mudahele edilmiş fransız damak tadı tercih ediliyordu.hakeza lubnan ki daha fena.ama neden 500 yıılık bir baska ırkın hakimetine ragmen arabıda kürdüde ermeniside yunanıda sırbı da bulgarıda ben kendi ırkımdanım diyebiliyor..el insaf el insaf.şunu gördüm devletin resmi politikasıda kürtcülerin polikasıda sığ ve dar.ve kendi dunyalarında dimağlarına sokulmuş bilgilerle oluşturulmuş fikirlere sahipler...

Yazan: hakan iz Tarih: September 13, 2007 8:09 PM

kardeşlerim ,ben ermeni kökenli bir kürdüm.evet annem ermeni,babam kürt,bense dünya vatandaşlyim.--------arkasaşlar hepimize yetecek kadar yasam var bu dünyada.lütfen ayrımcılık yapmıyalım.heplmlz ya türk,kürt,ermeni,arap,yahui,laz,yezidiyiz belkıde.ama en onemlisi insanız.lütfen herkesın dilime ,dinine,lrkına saygı gösterelimmmm.---------------------
TAN ALKAN--------tan.alkan@hotmail.com

Yazan: tan Tarih: September 15, 2007 3:43 PM

Kurtuluş Savaşı'nda beraber mi savaştık?

Çıkan isyanları bir daha okuyun isterseniz!!!

Ayrıca Müslüman diye bir Arap'ı,Kürt'ü,Çerkez'i kardeş sayamam ben, eğer sayılacaksa onlarda Orta Asyadaki Türk soylu kardeşlerimizdir..

Din önemli değildir, önemli olan Türklüktür..

Yazan: Kam Tarih: September 18, 2007 4:18 PM

Mustafa Kemal asagidaki karari meclise anlatmistir.
---------------------------------

TBMM VEKİLLER HEYETİ KARARI

Kürtlerin kendi geleceğini tayin hakkı ve yerel idare Kürdistan hakkında Büyük Millet Meclisi Vekiller Heyetinin Elcezire (Cizre, simdi Sirnak'ta bir ilce) Cephesi Kumandanlığına talimatıdır.

1. Adım adım bütün memlekette ve geniş ölçüde doğrudan doğruya halk tabakalarının ilgili ve etkili olduğu surette yerel idareler kurulması iç siyasetimizin gereklerindendir. Kürtlerin oturduğu bölgelerde ise hem iç siyasetimiz ve hem de dış siyasetimiz açısından adım adım yere) bir idare kurulmasını gerekli bulmaktayız. Milletlerin kendi geleceklerini bizzat idare etmeleri hakkı bütün dünyada kabul olunmuş bir prensiptir. Biz de bu prensibi kabul etmişizdir. Tahmin olunduğuna göre, Kürtlerin bu zamana kadar yerel idareye ait teşkilatlarını tamamlamış ve reisleri ve etkili kimseleri bu gaye namına bizim tarafımızdan kazanılmış olması ve reylerini açıkladıkları zaman kendi geleceklerine zaten sahip olduklarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi idaresinde yaşamaya talip olduklarını ilan etmelidirler.

Kürdistan'daki bütün çalışmanın bu gayeye dayanan siyasete yöneltilmesi Elcezire Cephesi Kumandanlığı'na aittir.

2.Kürdistan'da Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak hududunda İngilizlere karşı düşmanlığını, silahlı çarpışmayla, değiştirilemeyecek birdereceye vardırmak ve yabancılarla Kürtlerin anlaşmasına engel olmak, adım adım yerel idareler kurulması sebeplerini açıklamak ve böylece bize yürekten bağlanmalarını sağlamak, Kürt reislerinin mülkî veaskeri makamlarla görevlendirilerek, bize bağlanmalarını sağlamlaştırmak gibi, genel çizgiler kabul olunmuştur.

3.Kürdistan iç siyaseti Elcezire Cephesi Kumandanlığı tarafından birleştirilecek ve idare edilecektir. Cephe Kumandanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Riyaseti ile haberleşir. Vilâyetler tarafından izle
necek hareket çizgisini düzenleyecek ve birleştireceğinden mülkî memurların yöneticilerinin bu hususta mercii de Cephe Kumandanlığıdır.

4.Elcezire Cephe Kumandanlığı, idarî ve adlî veya malî değişiklik ve reformlara lüzum gördükçe bunun uygulanmasını hükümete teklif eder. Elcezire Cephe Kumandanı Mirliva Nihad Paşa Hazretlerine.
Kişiye özeldir. Büyük Millet Meclisi Vekiller Heyeti tarafından zatı devletlerine özel olmak üzere Kürdistan hakkında düzenlenen talimat yukarda olduğu gibi tebliğ olunur.
Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal
27 Haziran 1921*
(TBMM Gizli Celse Zabıtları, III, s.550 vd)
* TBMM'nin 22 Temmuz 1922 günü yapılan gizli oturumunda okunan hükümet kararının 27 Haziran 1921 günü Elcezire Cephesi Kumandanlığı'na gönderildiği tutanaklarda belirtiliyor. Bkz. TBMM Gizli Celse Zabıtları, III, c.550 ve 557.

 

Yazan: A. B. Tarih: September 20, 2007 6:26 PM

ben kurt deyilim ama kurdistanliyim kurt leri de turkleri de severim ama irkci fasist rejimleri asla tc inkarci politikalar izliyor kulaktan dolma cahiller de bu sovmenistlerin kuyrugundan tutmus gidiyor bos beles gecen gunlerine yazik aciyorum

Yazan: tarik Tarih: September 26, 2007 9:02 AM

okuduğum şeyler doğru ancak birşeyin üzerinde durmak istiyorumki büyük orta doğu projesini gerçekleştirmek için avrupalı devletler kürt kardeşlerimizi destekliyor ve türklere ırkçı faşist komunist diyebiliyolar ki bunu en büyük örneği pkk pkkyı amerika doğurmuştur amaçları türk kürt halkının kardeşliğini bozmak böylece türkiyenin ilerlemesini engellemek çünkü onlarda biliyolarki eğer birlik ve berberliğimiz tam olarak sağlarsak önümüzde duramayacaklar.ben vatanımı miletimi seven milletçi bi insanım milletçi olmak kötü bir şey değil vatanını sevmek herkezin en büyük hakkı bu bir saçmalıkta değildir.bence bütün bu topraklarını ekmeğini yiyen havası soluyan herkez böyle olmalıdır.eşit şartlarda yaşayarak demokratik bir toplum içinde ele ele verip vatanımızı yükseltmeliyiz zaten şu durumda bi nevi öyleyiz ki bu ay yıldız izmiriden hakkarisine kadar 81 izle dalgalanacak ve herkez kardeşlik ve revah içinde yaşıyacaktır...


eğer düşüncelerimde bi eksiklik görüyosanız yorum yapmanızı istiyorum şimdiden teşekkürler

Yazan: bozkurt Tarih: October 22, 2007 6:10 PM

Merhaba... Faydalı bir yazı ve devamında yorumlar...
Ancak önemli olan tum bunlardan nasıl bir ders cıkardıgımız. Turkleri, Kurtleri, Laz, Cerkez, Bulgar, Pomak, Manav ya da herhangi ırka mensup milletleri. Bunları birarada bunca yıl tutan İslam birliği ve inancıdır. İslam, Musluman olanın da olmayanın da teminatıdır. Dogu ve Guneydogu'da bugun yasanan acıların tek degil ancak en buyuk sebebi İslam'dan uzaklaşmaktır. Bu benim gercegimdir. Fikrimdir. Bir de Turkiye olarak cok ciddi kopleksler içinde olgugumuzu dusunuyorum. Buna en acık ornek 'Kürdistan' lafına olan tahammulsuzluktur. Kürditan olarak anılan bölge yuzyılladır boyle anılıyor. Osmanlı da, Atatürk de Cumhuriyet döneminde de buboyle anılmıstır, kayıtlarda binlerce örnegi vardır. Gercegi inkar etmek, kulakları tıkamak va de gozleri kapatmak sorunu cözmez buyutur. Herkese selam ve hurmetler... Allah tum muslumanlara ian ve ihlas nasip etsin... Tum muslumanlar kardestir. Ama bu sözde degil ozde olmalı. Dogru ve durust ınsanı ne kurde ne turke degişmemeliyiz. Kan asil degil sıvıdır. Asil olan, nsandır ruhtur inanctır, islamdır...

Yazan: Ahmet Ates Tarih: October 27, 2007 1:15 AM

ağzınıza sağlık değerli kardeşim sen harikasın türkün büyklüğü kürtleri sevmekten geçer bizi büyütür düşmanlığı ise şeytanlara düşmanlara yarar

Yazan: Anonymous Tarih: November 7, 2007 12:33 PM

seni sevdim bir ülke birlik beraberlik içinde sorunllarını çözmeli kardeşlik vesükunetle var olmalıdır tahrikar şöven inkarcı olmamalı yüce allaha güvenmeli kardeş kavgasının tarafı olunmamalı birleştirici olunmalı türkiye cumhuriyeti kardeşliğin kürtlrin de teminatıdır selametle kalın güzel veileri ye

Yazan: Anonymous Tarih: November 7, 2007 12:48 PM

UZUN UZADIYA ANLATILDI KÜRT SORUNU VE TARİHÇESİ HANGİ IRK OLURSA OLSUN TÜRK KÜRT YADA BAŞKASI İNSANLIGIN DEĞERLERİ(HANGİ IRKA MENSUP OLURSA OLSUN) ORTAKTIR.HERKES KENDİ DİLİNİ KONUŞABİLMELİ KÜLTÜRÜNÜ YAŞAYABİLMELİ BUNUN YANINA BAŞKA KÜLTÜRLERE SAYGI DUYMALI... SON OLARAK BİR HİKAYEYLE YAZIMI BİTİRİYORUM. TİLKİ VE YILAN KARDEŞ OLMAYA KARAR VERMİŞLER İKİSİ ORMANDA YÜRÜRKEN KARŞILARINA NEHİR ÇIKMIŞ YILAN TİLKİYE TİLKİ KARDEŞ BEN YÜZME BİLMEM BOYNUNA DOLANAYIMDA BENİ KARŞIYA GEÇİR DEMİŞ.OLUR DEMİŞ TİLKİ KARŞIYA GEÇERKEN YILAN TAM KARŞIYA GEÇEBİLECEĞİ YERE GELİNCE TİLKİYİ BOĞMAYA ÇALIŞMIŞ .TİLKİDE YILAN KARDEŞ BENİ BOĞMASINA BOĞACAKSIN .GELDE SON Bİ KEZ KARDEŞİMİ ÖPEYİM DEMİŞ.OLUR DEMİŞ YILAN TAM BOYNUNU UZAT MIŞ Kİ TİLKİ YILANIN KAFASINI ISIRIP KOPARMIŞ.TİLKİ KARŞIYA GECİNCE YILANIN O EĞRİ BÜĞRÜ YAPISINI ÇEKİP DÜMDÜZ ETMİŞ.SONRADA BEN ÖYLE EĞRİ BÜĞRÜ KARDAŞLIK İSTEMEM KARDAŞLIK BÖYLE DÜZ GEREK DEMİŞ.(anlayana sivri sinek saz

Yazan: HAŞİM ALP Tarih: November 7, 2007 7:11 PM

her keze slm ben bir kürt genci olarak mustafa beye tşk ederim türkiye cumhuriyetine türkide kürdüde diger farklı gruplarda 4 elle sarılıp ülkemizi ıraka cevirmiyelim oyunlara asla gelmiyeli yüce değerlere sarılarım

Yazan: ekrem Tarih: November 12, 2007 10:43 PM

Kürtleri zorla türkleştirmeye çalışırsanız ve Kürtlerin yaşamını cehenneme çevirirseniz Bütün değerleri yok sayıp ve yok etmeye çalışırsanız
Kürtlerin de bir nefs'i müdafaa hakkı doğar.
Kürtlerin şuanki eylemleri ve haykırışları nefs'i müdafaadır ve varolma savaşıdır Hiç bir güç Kürtleri yok edemedi ve yok edemez de. Tarihte bir sürü kürt devleti var olmuştur ve yine var olacaktır içimizde bazı kürt kardeşlerimiz daha cesur olsalar işimiz daha da kolay olacaktı.
Ama onlar asimile olmuşlar ne yazıkki.
evet her kürdün gönlünde mutlaka KÜRDİSTAN vardır ve daima var olacaktır. ( musatafa bey yazınız güzel ama biraz daha tarafsız olsaydınız keşke )

Yazan: NOVİRACA Tarih: December 29, 2007 2:54 AM

Sayın NOVİRACA,

Mustafa Bey'e tarafsızlık öneriyorsun fakat sen de çok tarafısız gelmedin bana

Açıkçası Kürt vatandaşların duyarlılıkları konusunda hassas birisiyim

Fakat senin yorumun benin gibi insanlara destek olmaktan çok sorunu kronikleştirmeye çalışanlara prim veriyor

Yani sorunu krinikleştiren Türkler olduğu kadar, sorunu kronikleştiren Kürtler de var

Ve sen onlardan birisin bence

Kürtlerin hayatını cehenneme çevirmek iddianı pek gerçekçi de bulmuyorum açıkçası

Ve umarım nefsi müdafaa derken de terörü kastetmiyorsundur

Bırakın bizle uğraşmayı

Biz: Tarihte insanca, kardeşçe yaşamış Türkler ve Kürtler...

Siz: Hamaset tellalı Türk ve Kürtler...

Yazan: mustafa fatih yüce Tarih: December 29, 2007 11:03 PM

kürlerile türklerin ortak noktaları kalmamıştır.40 bin insan ölecek ve kardeşlik devam edecek mümkün değil. artık yol ayırımına gelinmiştir.kan davası var artık.birileri hep bunun hesabını yapacaktır.80 yıldır kürtlerin dilini yasakla kültürünü yasakla dillerini konuşmasınlar dillerin de yazı yazmasınlar dilleri gelişmesin bunun hesabını kim verecek.ülkeyi kuranlar dini terk etti şimdi din kardeşiyiz.fethullahın okulları dershaneleri yurtları güney doğuda çirit atıyor. amaç insanları dine bağlamak tarih tersine dönmez.tarım toplumları da din bağlayıcı olabilir ama teknoloji çağın da değil.bu mesele kürtleri de türkleride aşmıştır.örgütler hep var olacak ve birileri ölecektir.kürtler de bir örgüt varsa türklerde on var .bu iş buraya kadar

Yazan: mustafa Tarih: January 19, 2008 2:29 PM

Peki nasıl olacak bu iş?Türkiye bir ulus devleti,bir milli devlet.Türklerin kurmuş olduğu bircumhuriyet. Bu gerçeğe bakarak kürtlere nasıl bir mhak verilebilir ki?Ama şurası bir gerçek ki Türkiyede yaşayıp ta Türke biat etmemek kendi boynuna ip geçirmek demektir... Bununda tarihte örnekleri var.Türkiye Türklerindir...

Yazan: Andaç Tarih: February 1, 2008 3:23 PM

hadi kurduk kürdistanı, pasaportlamı gelip gidecez..

Yazan: genco Tarih: February 3, 2008 4:43 AM

arkadaslarbu devlet hepimizin turk kurt laz cerkes ve vrs bu memletete insan gibi yasamak var ikin nicin hirsla yasiyruz bizleri birbirize dusuruyorlar arkamizdan bize seyir aliyorlar

Yazan: alp Tarih: March 4, 2008 8:44 PM

arkadaşlar bencede rumuz genconunda dediği gibi kürt türk ayrımı 1700lerden bu yana batılı politikaların attığı bir propagamdadır lütfen kanmayalım bu arada kesinlikle andaç kardeşimize katılmıyorum kürdistan die bir devlet asla kurulmamalı lütfen sölediklerimi düşünün...

Yazan: ismailvural Tarih: April 24, 2008 8:37 PM

çok güzel bravooooo bravoooo bravoooooo başke bişe diyemiyorum

Yazan: ismail Tarih: April 29, 2008 5:41 PM

valla ne diyim ancak bukadar güzel bir yorum olabilirdi harkulade çok beğendim ilk defa bu konuda bu kadar aydınlandım yorumu yapan çok iyi yetişkin bir üstad onu tanımak isterdim.

Yazan: muradiyeli Tarih: May 2, 2008 4:00 PM

Arkadaslar..Dostlar..Kardeşler...............Bırpımız bu akalım artık bu kını düsmanlıgı..yalancılıgı..bırsene öncede yazdım bu yazıları yinede tekrarlıyorumm..Bizler bu ülkenin vatandaslarıyız..yurttasıyız..askerleriyiz..kökümüz ERMENİ olmuş,KÜRT olmuş,RUM olmuş,YAHUDİ,olmuşş..ne cıkar ..hepimiz bu ülkenin evladı değilmiyiz..birlikte ağlayıp birlikte gülmüyormuyuz..canakkallede,istiklal harbinde elleele omuz omuza savasmadık mı..sırf dınımız hrıstıyan dıye ülkemizi degil de düsmana yardım mı ettık..sırf biz türk degılız diye ülkemizin işgaline göz mü yumduk.HAYIRRR..KESİNLİKLE HAYIR..biz asırlardır bu ülkenın evlatları olarak gördük kendimizi,vatanımızı bıldık GÜZEL TÜRKİYEMİZİ,SAYGI DUYDUK ANLI ŞANLI MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜMÜZE..acılarımız bir yüreğimiz tek oldu asırlardır..birbirimize kız verip kız aldık,kendimizi türk saydık cephelere kostuk,dost olduk dertlestık sırlarımızı paylastık,biz ülkeyi bölmeyi degil güclendirmeyi amacladık,biz yoluguda varlıgıda bırlıktte tattık..OSMANLI İMPARATORLUGUNDAN BERİ dır özgürce yasadık..ama son yıllardır artan provakatör insanlar yüzünden birbirimize girdik..evet bazılarınız bizi azınlık görebilir..ama biz azınlık değil bu ülkenin ÖZ VE ÖZ UNSURLARIYIZ..ANNEM`;ERMENİ; BABAM ;KÜRT..olsa bile değistirmez benim ve benim gibi düşünen size göre azınlık olan bizim gibi ARAFTA kalmıs olan insanların kafasındakı büyük VATAN SEVGİSİNİ.....ERMENİYİZ ,KÜRDÜZ ,YAHUDİYİZ ,RUMUZ ,YEZİDİYİZ,ALEVİYİZ,ARABIZ,ÇERKEZİZ,LAZIZ, AMA EN ÖNEMLİSİ YÜREĞİ SADAKAT DOLU TÜRK EVLATLARIYIZ.... NE OLURSA OLSUN BU ÜLKEYİ SEVİYORUZ,VE TERKETMEYİ DÜŞÜNMÜYORUZ.PROVAKATÖRCÜLERE ALET OLMAYACAGIZ..AMAN GOZUNU SEVDİGİM MİLLİYETCİ YURTTASLARIM SİZDE ALET OLMAYIN BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜREN BU AYRILIKCI INSANLARA... NE MUTLU DİL VE DİNLERİN,BARIŞIN,HOŞGÖRÜNÜN KARDEŞLİGİNE TAN ALKAN tan.alkan@hotmail.com tano.tanalkan@mynet.com

Yazan: TAN ALKAN Tarih: May 3, 2008 3:19 AM

bıravo gerçektan tan bey ne güzelde özetlemis...hepimiz bu ülkenin insanlarıyız.ayrımcalıgı yapan ve yasatanlar bu ülkenin asıl düsmanıdır.Teşekürler tan bu güzel yazıları yazdıgın icin.

Yazan: BURCU Tarih: May 4, 2008 1:52 AM


Bazı Sorular

Bir kişinin Kürt olduğu nasıl anlaşılmakta ve sorun oluşmakta ve bunlar üst üste yığılarak Kürt sorunu meydana gelmekte?

TC de kafa kağıdında KÜRT yazıyor mu ki bir Kürt devlet tarafından ayrımcılık nedeni ile mağdur bırakılmakta.

Bu sorun nasıl oluşmakta?

Hepimiz kardeşiz, el ele tutuşmalıyız, haydin yakartop oynayalım namelerini bir kenara bırakalım da;

Ayrımcılık nasıl oluşuyor?

Bir anlatan çıksa da anlasak...

Yazan: hubbez Tarih: May 4, 2008 6:45 PM

HUBEZ ARKADASIM SEN GAYRIMUSLIM DEGILSEN ANLAMAZSIN ..YANI SENIN KAFA KAGIDINDA TURK YAZABILIR..BIZIM KINDEYSE ÖZGÜRLÜK VE ESITLIK YAZAR..ONUN ICIN KAFANI SEN HIC YORMA CANIMO

Yazan: niko Tarih: May 6, 2008 5:01 AM

İletimde "gayrimüslim olma" konusunda ne yazmışım ki anlayamadığım bir durum oluşmuş olsun?

Yazan: hubbez Tarih: May 6, 2008 2:49 PM

sende ben cüzel seyler hıssetmıyorumç...sen ayrılıkcı ve ayrıcısın hubezcık....ben bır rumumm ama senden bıle daha türküm senden bıle daha cok ulkemı sevıyorummm...anladın mı benı hubezcik

Yazan: niko Tarih: May 8, 2008 12:11 AM

Niko;

Ben senin Rum olman nedenli nasıl bir fikir fikir yürütmem gerektiğini bilmiyorum. Ancak şu yazdıkların nedenli bende oluşanı şuraya yazabilmem mümkün değil.

Yoksa sen yazıldığı kadarıyla mı kendini yansıttığını sananlardasın?

Yazan: hubbez Tarih: May 8, 2008 1:04 PM

Niko;

Ben senin Rum olman nedenli nasıl bir fikir yürütmem gerektiğini bilmiyorum. Ancak şu yazdıkların nedenli bende oluşanı şuraya yazabilmem mümkün değil.

Yoksa sen yazıldığı kadarıyla mı kendini yansıttığını sananlardasın?

Yazan: hubbez Tarih: May 8, 2008 1:04 PM

az önce televizyonda HATIRLA SEVGILI adlı diziyi seyrettım gercekten ıc acıtıcı sahneler vardı..arkadaslar kendini bilmez bazı insanlar sırf alevi oldukları icin diri diri yakıldı..hunharca öldürüldü.bu ülkede yasamanın bedelı türk ve müslüman degilsen cezası ölümmüdür sizce?suanda agzımdan dokulecek tek birsey var ....devlet eger vatandasını kollayıp koruyamıyorsa..O DEVLET VATANINI DA VATANDASINIDA KAYBETMEYE MAHKUMDUR..BİZ bu ülkeyi gercekten seviyorsak bu ülkenin icinde yasayan DİLİ DİNİ IRKI NE OLURSA OLSUN BU TOPRAKLARDA YASAYAN TÜM İNSANLARA EŞİY DAVRANIP ESİT MUAMELE EDİP VAR GÜCÜMÜZLEN SEVİP...AYRIMCALIGA MAHAL VERMEMELİYİZZZZ...NE MUTLU BARIŞ VE HAKLARIN KARDESLİGİNE....... SAYGILAR.. TAN ALKAN

Yazan: TAN ALKAN Tarih: May 10, 2008 12:34 AM

Dil,din,ırk ve mezhep ayrımı yapılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan,ortak bir geçmişe ve kültüre sahip herkes Türk'dür ve herkes eşittir.Türkiye'de yaşayan herkes etnik kökenine bakılmaksızın bir Türk vatandaşı olarak kabul edilir.Türkiye'deki Türklük kavramı-Türklük tanımı bir etnik kökenin,bir ırkın veya bir soyun adı değil;Türkiye'de yaşayan halkın genel adıdır.Türk milleti veyahut Türk halkı denildiğinde bunun içine herkes girer.İster kürt asıllı olsun,ister,laz kökenli,ister çerkes-çeçen asıllı,ister gürcü,ister pomak,ister rum kökenli,ister ermeni asıllı,ister arap kökenli,ister arnavut,boşnak,hırvat ve romen asıllı olsun hiç farketmez.Ben de laz kökenliyim;ama aslen laz olsam da ben Türk'üm,bir Türk vatandaşıyım,ana dilim de Türkçe'dir.
"Emperyalizmle ve işgal kuvvetleriyle savaşan,Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" ve "Ne Mutlu Türk'üm Diyene"
M.Kemal Atatürk

Yazan: Alican Tarih: May 11, 2008 3:37 AM

"Irk denen şey hayvanlarda olur.insanlarda ırk yoktur,insanda millet kavramı vardır ve bir insan hangi ülkenin kültürü,terbiyesi ve ahlakıyla yetişmişse o ülkenin mensubu olur."
Ziya Gökalp

Yazan: Alican Tarih: May 11, 2008 4:06 PM

keskee hersey bu kadar kolay kabul edılebılseydı ..guzel kardeslerım MUSTAFA KEMAL ATTÜRK gıbı dusunenler ne yazıkkı azınlıktalar..maleseef sırf baska ırka tabı oldukları ıcınn,hor gorulüp asagalan var bu ülkede. TAN ALKAN

Yazan: TAN ALKAN Tarih: May 12, 2008 12:29 AM

dış güçler tek sebep onları bize çeken ise coğrafi konumumuz

 
 
  Bugün 26 ziyaretçi (34 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol